17 Mayıs Cuma, 2024

Felsefe Yazıları

Benzer Yazılar

Sana İhtiyacımız Olduğunda Neredesin Be Birader?

EDİTÖR:
Hasan Özdağ

İngiliz politik felsefeci Thomas Hobbes, insanların doğa halinde istedikleri her şeyi yapabilecekleri ve her şeye sahip olabilecekleri bir limitsiz özgürlük (ki Hobbes özgürlüğü hiçbir kısıtlama olmadan hareket edebilmek olarak tanımlar) durumunda bulunduğunu söyler. Doğa halinde tüm insanlar, görece olarak en güçsüzün bile en güçlüyü öldürme imkânı ve gücü olması açısından tamamen eşittir. Ne var ki bireyler için, çevrelerindeki her insanın aynı özgürlüğe sahip olması tehlike oluşturur. Çünkü hukuk yoktur, mülkiyet yoktur, polis yoktur. Yalnızca sahip olduklarımız (her an kaybedebileceklerimiz), ve sahip olmak istediklerimiz (bizim gibi yüzlerce, belki binlerce insanın da sahip olmak istediği) vardır. Bu sebeple Hobbes, doğa halini insanın insanla devamlı can pahasına mücadele ettiği bir savaş durumu olarak tanımlar.

Özgür olsak da güvenliğimiz tehlikededir. Tüm arzuların ilki, yaşama ve kendimizi koruma arzumuz diğer tüm arzularımıza ağır basar ve böylece insanlar bir araya gelip ortak bir anlaşmaya varırlar. Hayatta kalma ve kendilerini koruma özgürlükleri uğruna diğer bazı özgürlüklerinden feragat ederler ve rızaları dahilinde üstlerinde bir otoritenin varlığını kabul ederler. Bu, en temel haliyle Hobbes’un toplumsal sözleşmesidir. Devletin var olma sebebi ve amacını bireylerin ve sahip olduklarının (sözleşme altında mülkiyetlerinin) güvenliği olarak tanımlayan sözleşme, bu açıdan son derece liberaldir. Yani Hobbes’a göre “Nerede bu devlet!” feryadı son derece meşrudur1. Çünkü zaten devlet, ihtiyacımız olduğunda can güvenliğimizi koruması için diğer insanlarla anlaşarak özgürlüklerimize vurduğumuz bir prangadır. Bu asli vazifesini yerine getirmediği takdirde ortada yalnızca can güvenliğinden endişe eden, zincirlenmiş insanlar kalır. Doğa halinde en azından özgürce hareket edebilen bu insanlar artık onu da yapamıyordur. Modern siyaset bilimcilerin ilklerinden olan Hobbes’un sundukları, liberal devlet teorisinin şekillenmesindeki katkıları sebebiyle elbette yabana atılacak görüşler değildir.

THOMAS HOBBES

Rönesans Floransa’sından Niccolo Machiavelli ise zamanının dogmalarını derinden sarsan bir diğer politik felsefecidir. Machiavelli, “Hükümdar (Prens)” adlı kitabında, Floransa monarkı Lorenzo de Medici’ye hüküm gücünü elinde tutabilmesi için verdiği tavsiyelerle bilinir. Bunların iki tanesi çok kritik öneme sahiptir. Machiavelli, monarkın gücünü garanti altına alması için halkın korkusu kadar sevgisine de ihtiyaç duyacağını söyler. Gerektiğinde korkunun sevgiye tercih edilmesinin daha uygun olacağını da vurgulamayı ihmal etmez. Temelde “popülizm” kavramından bahsetmektedir. Hükümdar, halkın sevgisi ve desteğini arkasına alabilecek bir siyaset gütmelidir. Bunu yaparken tutamama ihtimali olan sözler vermesi (ve sonra tutmaması), manipüle edici yalanlar söylemesi ve gerektiğinde etik normlarını göz ardı edebilmesi gereklidir.

Machiavelli ile ilgili kritik olan ve genellikle yanlış anlaşılan nokta budur. O, hükümdar kötü bir insan olmalıdır demez, gerektiğinde kötülük etmesini de bilmelidir der. Machiavelli’nin hükümdara verdiği bir diğer önemli tavsiye ise ne olursa olsun zayıf görünmemesi, hata yaptığını, suçlu olduğunu kabul etmemesi gerektiğidir. Modern siyasal bilimciler, Machiavelli’nin cumhuriyetçi kimliği ile çizdiği bu iki yüzlü despot modeli arasındaki korelasyonu kurmakta zorlanmıştır. Mary Dietz, Leo Strauss ve Gaye İlhan Demiryol gibi isimler düşünürün cumhuriyetçi eseri “Söylevler” ile aşağı yukarı aynı zamanlarda yazdığı “Hükümdar (Prens)” arasında bir tutarlılık bulmaya çalışmıştır.

NICCOLO MACHIAVELLI

Dietz, Machiavelli’nin hükümdara kendisini çöküşe götürecek öğütler vererek cumhuriyetçi devrimin önünü açıyor olabileceğini söyler (Demiryol 2018, 375). Strauss, Machiavelli’nin Medici’ye hükümdar kadar bilge olabileceğini, politik bilgeliğin yarısının kendisinde yarısının da Medici’de bulunduğunu ve akıllarını birleştirmeleri gerektiğinde dair bir mesaj verdiğini düşünür; ona göre Machiavelli “şeytani bir kahindir” (Demiryol 2018, 382). Demiryol, Machiavelli’nin cumhuriyete doğru giden yolda Medici’nin kendisini danışman olarak yanına alması için uğraştığını düşünür; böylece ikili bir anlaşma yapacak ve Lorenzo Medici, cumhuriyeti kuran lider olarak onur ve itibar sahibi olurken Machiavelli hayalindeki devlete kavuşabilecektir (Demiryol 2018, 382-383).

John Hallowell ve Jene Porter ise Machiavelli’nin “Söylevler” eserinde de cumhuriyetin kurucusuna “Hükümdar (Prens)” eserinde verdiğine benzer tavsiyeler veriyor olmasından ve büyük hayranlık beslediği Roma Cumhuriyeti’nin kurucusu Romulus’un kardeşi Remus’u öldürmesini meşru sayıp örnek göstermesinden hareketle, Machiavelli’nin “Hükümdar (Prens)” eserine rağmen değil, tüm üretimleriyle kendi içinde tutarlı bir cumhuriyetçi olduğunu öne sürer (Hallowell & Porter 1997, 250-253). Ne var ki gerçek cevabı Machiavelli’den başka kimse bilemeyecektir. Eserlerinden anlayabileceğimiz kadarıyla Machiavelli, ancak bir despotun kurabileceğini düşündüğü bir cumhuriyetin hayalini kurmuştur. Bu despot popülist olmalı, halkın kendisinden korkmasını sağlamalı ve asla hata yaptığını kabul etmemeli, gerçekten güçten düştüğünde bile güçsüz görünmemelidir. Machiavelli, eski düşünce geleneklerinden de büyük oranda etkilenmesi hasebiyle henüz modern siyaset bilimcilerden biri olmasa bile, modern siyaset biliminin öncülerinden biridir. Siyaseti bireysel etik kurallarından bağımsız, otonom bir olgu olarak tanımlamış ve yepyeni, korkutucu bir bakış açısı getirmiştir.

Neredesin Be Birader filminden. IMDB.

“Neredesin Be Birader?” (Ethan & Joel Coen, 2000), modern bir mit anlatısı olmasının yanı sıra, Coen Kardeşler’in en sivri dilli hicivlerinden biridir. Filmde, Büyük Buhran zamanının Mississippi’sindeki bir kasabada belediye başkanlığı için yarışan iki politikacı figürü vardır. Uzun zaman kasabayı yönetmiş cumhuriyetçi ve muhafazakâr başkan, hükmünü reformist ve demokrat rakibine kaptırmaya çok yakındır. Kamuoyu, taze kan olarak gördüğü, dinamik ve güçlü bir seçim kampanyası yürütmüş demokrat adayı favori olarak göstermekteyken eski başkan makamını kaybediyor olmanın hayal kırıklığını yaşamaktadır. Ta ki bir akşam halkın radyoda deliler gibi dinlediği anonim şarkıcılar (Everett, Pete & Delmar) ortaya çıkıp kartları yeniden dağıtana kadar.

Demokrat aday, yeni vaatlerine, yürüttüğü güçlü kampanyaya ve insanların gözündeki iyi imajına rağmen o akşam çok sevilen bu şarkıcılara düşman kesilmiş ve kamuoyunun gözünden düşmüştür. Cumhuriyetçi aday ise Machiavelli’nin önemli ilkelerinden olan popülizmin önemini kavramış bir aday olarak halkın sevdiği şarkıcıların yanında durmuş, onlarla sahne alıp tamamen absürt bir dans sergilemiş ve tekrardan yarışa dahil olmayı başarmıştır.

İşin Coenesk2 tarafı ise, şarkının ve şarkıcıların siyasetle hiçbir alakası olmamasına, orada tamamen tesadüf eseri bulunmalarına rağmen kasabanın politik geleceğini büyük oranda etkileyecek bir değişime sebep olmuş olmalarıdır. Demokrat adayın tüm vaatleri unutulmuş, taze kan ihtiyacı göz ardı edilmiş, popülist siyaset kazanmıştır. Öte yandan demokrat adayın Ku Klux Klan3 üyesi olması ise onun da cumhuriyetçi adaydan farksız, yoz bir siyasi olduğuna işaret eder. ABD siyasetinin ve siyasilerinin karakterleri, filmin mizahı ile eleştirdiği onlarca şeyden yalnızca biridir ve hikâyede çok büyük bir yere sahip değildir.

Ancak inanılmaz basit bir formülle yapıldığından ve olay akışına müthiş bir uyum sağladığından filme cuk oturmuş, kayda değer bir noktadır. Kısacası toplumsal sözleşmenin kökleri göz ardı edilmiş, seçilecek adayın Büyük Buhran’ın belirsiz ve tehlikeli (ortalıkta Bebek Yüz Nelson4 gibi acımasız katiller gezmektedir) atmosferinde insanların can ve mal güvenliğini sağlayabilecek aday yerine halkın manevralarını iyi ölçebilen, popülist aday tercih edilmiştir. Kısacası Hobbes’un toplumsal sözleşmesi ihlal edilirken, Machiavelli’nin ilkeleri siyasete yön vermektedir.

6 Şubat 2023 Pazartesi günü sabaha karşı 04.17’de gerçekleşen deprem, tüm vatandaşları derinden etkileyen bir felaket olmasının yanı sıra; ülkenin politik ikliminde kartları yeniden dağıtmasıyla “Neredesin Be Birader?” filmindeki üç şarkıcıya benzetilebilir. Deprem sonrasındaki süreçte gözlemlenen ve eleştiriye değer iki olay bulunuyor. İlki, mevcut hükümet başkanının televizyon ekranlarında kendini izleyen acılı, yorgun ve kızgın halkına seslenişlerinden bir tanesi:

“Her ne kadar ana muhalefetin başındaki ve yanındakiler ‘devlet yok, iktidar yok’ diyorsa da bunların gören gözü kör, duyan kulağı sağır, kalpleri mühürlenmiş. … İşte çıkmış bir tanesi, Kızılay nerede diyor. Ne çadırını ne yemeğini görmedik diyor. Be ahlaksız, be namussuz, be adi. Günde yaklaşık iki buçuk milyona Kızılay, yemeğini ulaştırıyor!” (TVNET 2023).

Önceki süreçten ve konuşmanın tamamından kısaca özet geçerek bilgi vermek gerekirse, mevcut hükümetin cumhurbaşkanı bu konuşmasında deprem bölgesindeki insanlardan ve muhalefet partilerden gelen eleştirileri, deprem bölgesindeki “icraatlarını” sayarak yalanlıyor ve hakaret yoluyla onları halkın gözünde düşmanlaştırmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı, bu konuşmasında Machiavelli’nin despotundan beklediği bir profil çizmekte. Ekran başında hiddetli bir şekilde hükümetin deprem sonrası politikalarını eleştirenleri taşlarken bir yandan hizmetlerini (görevi olan hizmetlerini, ama buna az sonra geleceğiz) sayarak hem halkın gözünde korku yoluyla imajını büyütüyor, hem de popülist bir liderin yapacağı gibi muhalifleri kötü, kendini iyi göstererek kamuoyuna oynuyor.

İkinci olay ise medyada dolanmakta olan, cumhurbaşkanının 2019 yılında İstanbul/Üsküdar’da bir mahallede kentsel dönüşüm ile ilgili yaptığı konuşmada depreme değinişi. Bu görüntü, deprem sonrası cumhurbaşkanının imajını tazelemek amacıyla yandaş medya tarafından bolca kullanıldı:

“Allah göstermesin, yarın bir gün buralarda bir deprem olursa ve bu depremden sonra, hazmedemeyeceğimiz neticeler olursa, ne yaparız o zaman? Kime ah edersiniz? Yine bana ah edersiniz.” (24 TV 2019).

Bu konuşmanın hükümetin ihmallerini aklayan bir araç olarak kullanılmaya çalışılması kendi içinde çelişkiler barındırıyor. Daha önce belirtildiği gibi Thomas Hobbes’a göre “Nerede bu devlet?” sorusu çok meşru bir sorudur. Cumhurbaşkanının Üsküdar’daki bir mahallede yaşayan halkı bu konuda uyarmış olması hiçbir şey ifade etmemeli. Bu cumhurbaşkanının, “olması gerektiği gibi”, olası bir deprem vakasında nerelerin risk altında olduğunu bildiğini gösterir. Ne var ki öte yanda yerle bir olmuş bir Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman… vardır.

Ayrıca bu görüntü adeta depremin perişan ettiği halka “ben size demiştim” demektedir. Devleti meşru kılan ana unsur halkının güvenliğini sağlamasıyken ve bu devlet 2017 yılından beri başkanlık sistemiyle yönetiliyorken cumhurbaşkanı videoda yanlış bir soru sormaktadır. Doğru soru ise şudur: “Yarın öbür gün burada bir deprem olursa ve hazmedemeyeceğimiz sonuçlar doğurursa halk, cumhurbaşkanına değil de kime ah edecek?” Bu konuşma devletin “görevini” neredeyse bir lütufmuş gibi göstermekte ve bunun depremden sonra yayılışı, olanların suçlusunun devlet değil halk olduğunu ima etmektedir. Zira devlet, işine geldiğinde halkını korumak için elinden geleni ardına koymamayı çok iyi başarmaktadır. Üniversitelerin kapılarında “öğrencileri korumak için” ağır silahlarla bekleyen çevik kuvvetler bunun mükemmel bir örneği!

Son olarak, Machiavelli’nin despot/cumhuriyetçi liderinden hareketle eleştiriler yapıldığından dolayı yanlış anlaşılma olmaması açısından bir düzeltme yapmak gerekli. Eleştirilen özelliklerin Machiavelli’nin çizdiği lider portresinde de bulunması, Machiavelli’nin liderinin kötü bir lider yahut yanlış bir portre olduğunu göstermez. Eleştirilerde amaç Machiavelli’yi de eleştirmek değildir. Zira, eleştirilen şeyler olsa olsa idealist bir cumhuriyetçi olan Machiavelli’nin yanlış ya da eksik okunması sonucu ortaya çıkabilir.


Notlar

  • Boğaziçi Üniversitesi POLS 202 (History of Political Thought II) dersinde kullanılan ifade direkt alıntılanmıştır.
  • Ethan & Joel Coen filmlerinin başta özgün kara mizahı olmak üzere alametifarikalarını bulunduran filmler için kullanılan tabir.
  • Ku Klux Klan (KKK), 24 Aralık 1865’te ABD’nin Tennessee eyaletinde kurulan, siyahi karşıtı, beyaz üstünlükçüsü ve göçmen karşıtı, ırkçı bir gizli örgüt.
  • Sertleşmiş bir katil olmadan önce, sıradan bir genç olan Baby Face Nelson, lastik ve araba çalmaya, kaçakçılık yapmaya ve silahlı soygunlarda bulunmaya başladı. 1930’un başlarında bir defasında, o ve suç ortakları zengin bir dergi sahibinin evine baskın düzenledi ve bugün yaklaşık 3 milyon dolar değerinde olan mücevherlerle kaçtı. Kaynak: https://tr.asayamind.com/gruesome-story-baby-face-nelson-public-enemy-number-one.

Kaynakça

  • Hallowell, John Hamilton, and Jene M. Porter. Political Philosophy: The Search for Humanity and Order. Prentice Hall, 1997.
  • İlhan Demiryol, G. “Machiavelli’s Republican Philosophy”. Kaygı. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi (2018): 372-385
Hasan Özdağ
Hasan Özdağhttps://hasanozdag.myportfolio.com/
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ve Felsefe bölümlerinde lisans eğitimini sürdürüyor. Politik Felsefe ve Sinema ile ilgileniyor. En sevdiği yönetmenler arasında Coen Kardeşler ve Lars von Trier, ilgilendiği düşünürler arasında J.J. Rousseau, Karl Marx, Antonio Gramsci ve Hannah Arendt var. Bazen eline kamera da alıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Önerilen Yazılar