17 Mayıs Cuma, 2024

Felsefe Yazıları

Benzer Yazılar

Kracauer ve Bazin ile Gerçekçi Film Kuramı: La Haine (Kassovitz, 1995) Örneği

EDİTÖR:
Ayşe Birsu Yağan

İki Perspektif Arasında Sinema

Sinemanın varlık nedenini sorgulayan iki temel perspektif, sinema tarihini belirleyen diyalektiği oluşturur. Birinci perspektif, sinemanın malzemesi olan dünyaya ve içindeki oluşlara sadık kalarak onları müdahalesiz olarak yansıtması gerektiği yönündeki bakış açısını temsil eder. Bu yaklaşım, sinemanın gerçekliği doğrudan yansıtarak izleyiciye dünyayı olduğu gibi gösterme sorumluluğunu taşır. Diğer bir perspektif ise sinemanın fiziksel gerçekliğin sınırlarını sürekli olarak aşan, sadece sanatçının yaratıcılığı ve hayal dünyası ile sınırlı olabilecek bir estetik form olduğu yönündeki bakışı içerir. Bu bakış açısı, sinemanın özgün bir sanat formu olduğunu savunur ve sanatçının yaratıcılığının ön planda olduğu, görsel ve duygusal deneyimlerin sınırlarını genişletebilen bir platform olarak sinemayı ele alır (Yılmaz, 2011).

Kracauer ve Bazin’in Sinema Anlayışı

Siegfried Kracauer ve Andre Bazin, sinemadaki “gerçeklik” konusunu inceleyen iki önemli araştırmacıdır. Kracauer, sinemanın araçlarını temel özellikler ve teknik özellikler olmak üzere iki gruba ayırır. Temel özellikler, ona göre, sinemanın tamamen fotoğrafik özellikleridir; görüntülenen dünyayı ve hareketi kaydetme yeteneğiyle ilgilidir. Kracauer’a göre, sinemanın önce fotoğrafik temeli vardır ve ardından teknik temel gelir. Ancak, Kracauer teknik sınırlılıkları göz önünde bulundurmayı tercih eder. Ona göre dünya, fotoğraflanmış ya da fotoğraflanabilir bir şekilde var olur ve bu dünya, yönetmenin elinde olan ham maddeyi oluşturur (Andrew, 2010: 195; akt. Aslan, 2013).

Karşılaştırmalı bir bakış açısıyla, Kracauer’e göre yönetmen, fiziksel gerçeği yaşamın akışı içinde tüm detaylarıyla incelemeli ve müdahale etmek yerine gerçeği takip etmelidir. Sinemanın tekniği, fiziksel gerçeği etkileyebilecek şekilde, yani soyutlamalara dönüştürerek etkin olmamalıdır (Kılıç, 1981: 220; akt. Aslan 2013). Kracauer’in sinema anlayışına göre, “gerçek” geleneksel sanat kuramlarında olduğu üzere bir “ayna” gibi yansıtılmalıdır. Ona göre, filmde edebiyattaki gerçekçilik anlayışına benzer bir yaklaşım benimsemek önemlidir. Kracauer, gerçekçi filmlere sinema tarihi içinde önemli bir yer verir ve gelecekte de gerçekçi filmlerin başarılı olacağını öngörür (Kılıç, 1981).

Kracauer, kuramında sinemada gerçeğin biçimini arıyordu. O “sinemasalın ne olduğunu?” değil “sinemanın ne olduğunu?” sormaktadır.

James Dudley Andrew

Bazin ise sinema perdesini bir pencere olarak nitelendirir ve perdede gördüklerin sadece perdeyle sınırlı olmadığını, perdeden çıktığında da devam ettiğini ifade eder. Ona göre, kamera, doğadaki bütünlük ve süreklilik duygusunu koruyarak gerçekliği ortaya çıkaran bir araçtır. Bazin’in perspektifine göre, kameranın yakaladığı anlar, gerçek yaşamın bir uzantısıdır ve perdeden çıkarak izleyiciye bir gerçeklik duygusu sunar.

Teknolojik gelişmelerin sinemadaki etkisiyle ilgili olarak, bu ilerlemelerin gerçeklik algısını güçlendireceğine inanır. Yeni teknolojiler sayesinde, filmlerde daha gerçekçi yanılsamalar yaratılabilecektir. Bu durum, izleyicinin film deneyimini daha etkileyici ve doğal bir şekilde algılamasına olanak tanır. Bazin’e göre, teknolojik ilerlemeler sinemanın gerçeklikle kurduğu bağı daha da güçlendirecek ve izleyicileri doğrudan olayların içine çekecektir.

Gerçek, sanat değildir ama gerçekçi bir sanat, gerçeğin tamamlayıcısı olan bir estetik yaratmasını bilen sanattır. Tek değil birçok gerçeklik vardır. Sinema da ancak gerçeğin gösterilmesi söz konusu olabilir.

Andre Bazin

Gerçekçi film kuramcılarına ve yönetmenlerine göre kamera gerçeği dönüştürmemektedir. Kameranın görevi gerçeği açığa çıkarmaktır. Sinemanın gerçeği ortaya çıkarma gücü vardır ve bu gücünü kullanmalıdır. Dünyada göremediğimiz gerçekleri perdeye yansıtmalıdır. Doğadaki bütünlük ve süreklilik perdeye aktarılmalıdır. Bu yönüyle sinema diğer sanat dallarından ayrılır. Bu doğrultuda gerçekçi filmlerin, hikâyenin gerçek hayattan esinlenmesi, amatör oyuncular ve doğal performanslar, doğal aydınlatma ve mekân kullanımı, belgesel tarzı çekimler, toplumsal konulara değinme gibi nitelikleri vardır.

Gerçekçi Film Örneği Olarak La Haine (Kassovitz, 1995)

Gerçekçi film kuramına örnek oluşturan La Haine (1995) Mathieu Kassovitz’in yönetmenliğini yaptığı bir Fransa yapımıdır. 1995 yapımı film Fransa’nın dışlanmış ve yeraltı dünyası olarak görülen mahallelerinde geçmekte ve Arap, Siyahi ve Yahudi üç gencin hikayesini anlatmaktadır. Geçmişinde ve bugününde toplumsal çatışmaların bolca yer aldığı Fransa, La Haine (1995)’in konusunu da yaratmıştır.

24 saatlik bir dilimde Fransa banliyölerini gezdiren ve Vinz, Hubert ve Said’in yaşamlarını anlatan film, gece kulübünden ayrıldıktan sonra bir polisin öldürdüğü Abdel Ichaha ve onun intikamını almaya çalışan bu üç genç adamın etrafında döner. Toplumsal sorunları, gençlik isyanını, ırkçılığı ve sınıf ayrımcılığını ele alarak Paris’in banliyölerindeki gerilimleri anlatır. Vinz, polis tarafından öldürülen Abdel’in intikamını almak istemekte, Hubert ise daha barışçıl bir yaklaşım benimsemekte ve olayları daha geniş bir perspektiften değerlendirmektedir. Saïd ise olaylara daha nüktedan bir bakış açısıyla yaklaşır. Film siyah-beyaz çekilmiş olup sert gerçekçi tarzı, toplumsal eleştirisi ve güçlü performanslarıyla dikkat çeker. Gençlik kültürü, şiddetin döngüsü ve toplumsal adaletsizlik gibi önemli temalara odaklanır.

La Haine (Kassovitz, 1995)

La Haine (1995)’de Gerçekçi Yaklaşımın İşlenişi

Filmin gerçekçi kurama örnek olmasının en önemli sebeplerinden birisi toplumsal meselelere ve sınıfsal ayrımlara değiniyor olmasıdır. Bu değinmeyi yaparken de gerçek hayattan ve olaylardan ilham almıştır. Filmin arkasında yatan gerçek olay şu şekildedir: 1993 yılında polis tarafından gözaltına alınan Zaireli göçmen Makomé M’Bowole, diğer arkadaşları serbest bırakılmasına rağmen polis merkezinde tutulup psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır. Günün sonunda, polis silahından çıkan kurşunla şakağından vurularak öldürülmüştür. Haberi alan binlerce insan, olaya tepki göstermek amacıyla Fransa sokaklarına çıkmıştır. Bu protestolar sırasında, yönetmen Mathieu Kassovitz, olay yerine yakın bir konumda bulunarak haberi alır almaz gösterilere katılmış ve bu trajik olayın etkisi altında kalarak La Haine filminin senaryosunu yazmaya başlamıştır (Toptaş, 2022). Aynı zamanda oyuncular filmde kendi isimlerini kullanmışlardır. Film, gerçekçi bir şekilde gettonun sesini duyurduğu için olumlu dönütler almıştır.

Filmde oldukça doğal aydınlatma ve mekân kullanımı vardır. Çoğu sahnesi sokaklarda geçen filmde gün ışığı aydınlatmasından yararlanıldığı görülmektedir. Mekanlar gerçekçidir. Yapay aydınlatma ve dekorlara yer verilmemiştir. Bu sayede gerçek dünya atmosferi yakalanmıştır. Kamera kullanımı ve çekim teknikleri ile belgesel tarzda çekimlere yer verilmiştir. Dolly zoom (Vertigo effect)’un önemli örneklerinden biri olarak görülen teras sahnesi gibi sahneler haricinde güçlü çekimlere yer verilmemiş, genellikle takip eden kamera kullanımı hâkim olmuştur.

La Haine (Kassovitz, 1995)

Filmin oyuncuları o dönemin bilinmeyen ve henüz profesyonellik kazanmayan oyuncularıdır. Oyuncuların doğal davranışları ve hareketleri filmin gerçekliğini arttırmıştır. La Haine (1995)’den sonra filmografileri genişlemiş, özellikle Vincent Cassel birçok başarılı yapımda yer almıştır.

Filmde abartılı bir estetik ve dekor kullanımı yoktur. Görsel efektlere, gereksiz dekorlara, süslü sahnelere yer verilmemiştir. Odak, karakterlerin ve hikayelerin üstündedir. Olabildiğince sade bir estetik kullanılmış ve gerçek dünyanın izlerini taşıması amaçlanmıştır. İçerdiği gerçek olaylar ve davranışlar neticesinde izleyicide belli bir sorgulama ve düşünme eylemi yaratır. İzleyicinin kendi hayatıyla, etrafında ve globalde yaşanan olaylarla ilgili bağlantı kurmasına neden olur. La Haine (1995), içinde barındırdığı bu özellikler sayesinde gerçekçi filmler içerisinde gösterilmektedir.


Kaynakça

  • Aslan, M. (2013). Gerçekçi Sinema Perspektifinden Nuri Bilge Ceylan’ın Koza, Kasaba ve
    Mayıs Sıkıntısı Filmlerinin İncelenmesi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler
    Enstitüsü Dergisi, 4(2), 157-174. https://dergipark.org.tr/en/pub/jiss/issue/25895/272901
  • Kassovitz, M. (Yönetmen). (1995). La Haine. Fransa: Le Pacte.
  • Kılıç, L. (1981). SIEGFIED KRACAUER’İN SİNEMA KURAMI. Kurgu, 4(1), 217-229.
  • Toptaş, H. (2022, Eylül 13). La Haine: Bir Toplumun Kaybeden Çocukları. Erişim: 13 Ocak 2024. https://fanzade.com/filmmaniac/la-haine-bir-toplumun-kaybeden-cocuklari/ adresinden erişildi.
  • Yılmaz, H. R. (2011, 17 Temmuz). Yeni Gerçekçilik ve Türk Sinemasında Gerçekçilik.
    https://aperta.ulakbim.gov.tr/record/228082 adresinden erişildi.
Ayşe Birsu Yağan
Ayşe Birsu Yağan
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon lisans eğitimine devam ediyor. Sinemanın yapısı gereği, film eleştiri ve analizini disiplinler arası bir yaklaşım ile sürdürüyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Önerilen Yazılar