Kendisine ve insanlığa dair bir umut arayıp sonunda –kendi deyimiyle- insanlığını yitiren birinin son çığlığı… Defalarca kez hayatını sonlandırmak için çaba göstermiş Japon Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Osamu Dazai, İnsanlığımı Yitirirken adlı eserinde; çocukluk yıllarından başlayarak yaşamının son anlarına kadar uzanan arayışlarını ve hayal kırıklıklarını bir ötekinin hayatını anlatırmış gibi bu eserinde aktarmıştır.
İnsanlığımı Yitirirken’de çocukluğundan itibaren kendini ve yaşamını sürekli sorgulayan, bulunduğu topluma bir türlü kendini ait hissedemeyen ve kendini yitik biri olarak tanımlayan Oba Yozo isimli karakterin öyküsü anlatılır. Yazarın yaşamından oldukça fazla izler taşıması ve birebir olayların olması sebebiyle otobiyografik bir eser olarak yer edinmiştir.
Hayatına son vermesinden önce yazdığı itirafları olması nedeniyle edebi intihar mektubu olarak nitelendirilse de aslında insanlığa dair son umut arayışını eserde hissetmekteyiz. Yaşamına dair bir itiraf niteliğindeki bu eser, Osamu Dazai’nin içindekilerin bir dışavurumu ve son çığlığıdır.
İtiraflar/Hatıratlar
Roman beş bölümden oluşur: giriş, ilk hatırat, ikinci hatırat, üçüncü hatırat ve kapanış. Romandaki Oba Yozo isimli ana karakterin; hayatının farklı dönemlerine ait üç fotoğrafı ve hayatını yazıya döktüğü üç defterinin üzerinden roman kurgusu şekillenir.
Giriş kısmında anlatıcı tuhaf bulduğu bu üç fotoğrafı anlatır. İlk fotoğraf karakterimizin çocukluk dönemine, ikinci fotoğraf gençlik dönemine ve üçüncü fotoğraf ise yaşamının son zamanlarına ait bir fotoğraftır. Anlatıcı bu fotoğraflar üzerinden karakterin yaşamına dair yorumlar yapar.
Giriş kısmının ardından fotoğrafların çekildiği dönemlere denk gelen karakterin hayatını anlattığı hatıratlar yer alır. Birinci, ikinci ve üçüncü hatırat olarak isimlendirilmiş güncelerde; karakterimiz hayatının farklı dönemlerini ve onun için kırılma noktalarını yalın bir şekilde okuyucuya aktarır. Bu bölümde okur; anlatıcının fotoğraflar üzerinden karakterin duygu durumu ve hissiyatı üzerine yaptığı tespitleri karakterin kendi ağzından da hatıratları üzerinden okuma fırsatı bulur.
“Utanç dolu bir hayat yaşadım.” (s. 11) sözleriyle çocukluğunu ve ailesini, aslında yaşamının devamını da şekillendiren çocukluk dönemini oluşturan ilk hatıratı anlatmaya başlar. Kalabalık ve varlıklı bir ailenin çocuğu olan Yozo, çevresindeki insanlardan farklıdır. Diğerlerinden farklı düşüncelere sahip olan ve onların yaşamlarını anlamlandıramayan biridir. Bunun yanında, kendi düşüncelerinin başkalarının düşüncelerinden farklı olması bile onun için endişe vericidir.
“Diğer bir deyişle, insanların yaşayış şekillerini şimdi bile anlayamıyorum. Mutluluk fikrimin diğer herkesin mutluluk fikriyle tamamen çelişmesinden korkuyorum. Bu korku beni tüketiyor, bazen geceleri kıvranmama, acı içinde inlememe, deliliğin eşiğine gelmeme neden oluyor.” (s. 13)
İnsanları; anlayamaması, onlardan farklı olması ve onlarla herhangi bir bağ kuramaması üzerine bu dönemde başvurduğu yöntem kendi ifadesiyle ‘soytarılık’ olmuştur. İnsanlardan korkup, herhangi bir şekilde iletişime geçme konusunda endişe duyar. Duyduğu bu korku, endişe ve öfkeyi içerisinde gizleyerek rol yapmanın çare olduğuna inanmıştır. Böylece içinde insanlardan farklı olmasından kaynaklanan öfke ve korkunun yarattığı melankolik birini saklarken, dışarıda insanları güldürmek için her şeyi yapabilen neşeli biri yaşar.
İkinci hatıratta gençlik ve öğrencilik yıllarını anlatır. Ailesinin yanında iyi bir oyuncu olarak ustalıkla mutlu rolünü takınan Yozo, ailesinden uzakta yeni çevresinde de bunu sürdürmüştür. Bir soytarı olarak herkesi güldürmeyi görev edinmiştir. Bunun arkasındaki insanlardan korkan ve içinde bulunduğu yaşam sebebiyle acı çeken gerçek doğası büyüyerek kendisini sarmaya devam eder. Bu dönemde alkol, sigara ve kadınlara sığınarak korkularından uzaklaşmaya çalışmış ve sonuçsuz kalan bir intihar girişimi olmuştur. Ancak kaygı ve korku dolu içsel ızdırapları dinmemiştir.
“Gerçek korkak mutluluktan bile korkar. Pamuk yün bile yaralar onu.” (s. 52)
Üçüncü hatıratta ise insanlardan tam anlamıyla uzaklaştığı ve dünyaya yabancılaştığı görülür. Yaşadıkları zamanla daha da ağır gelmeye başlamış ve insanlığa dair beslediği son umut tanelerini de yitirmiştir. Alkol ve uyuşturucuya tutunmaya çalışmış ancak bunlar onu gitgide daha çaresiz kılmıştır. Çaresizlik içerisinde dibe batmaya devam etmiş ve yaşamının son bulmasını istemiştir. Onu sona yaklaştıran bu yabancılaşmanın kendisi de farkındadır. Böylece tutunduğu dallar kırılıp işlevsizleştikçe kendisini kaybetmiş ve savrulmuştur.
“Her şeye olan güvenimi kaybettim. Herkesten şüpheleniyordum. Dünyanın işleyişindeki tüm umut, sempati ya da neşe kavramlarına sonsuza kadar yabancılaştım. Bu gerçekten hayatımda belirleyici bir andı. Sanki kafam yarılıp açıldı ve o andan itibaren insanlarla kurduğum herhangi bir etkileşim, o yaranın acımasına neden oldu.” (s. 97)
Anlamak ve Anlamlandırmak
Japon Edebiyatı’nın klasiklerinden biri olma niteliği taşıyan Osamu Dazai’nin kaleme aldığı İnsanlığımı Yitirirken, Oba Yozo karakterinin çocukluk yıllarından başlayarak hayattan kopuş yıllarına kadar olan yaşam hikâyesini anlatır. Hayat hikâyesi yazarın yaşamıyla oldukça fazla paralellik içerir.
Yozo hayatı boyunca toplumdan farklı düşünmesinin yarattığı yalnızlığıyla farklı şekillerde mücadele etmeye çalışmıştır. Toplumdan ve ailesinden dışlanmıştır. Her şeye rağmen insanlığa dair bir umut ışığı aramıştır. En sonunda dünyaya ve kendisine yabancılaşmış ve kaybolmuştur. Kendi tanımlamasıyla insanlığını yitirmiştir.
Oba Yozo aracılığıyla Osamu Dazai’nin hayatına ve düşüncelerine onun gözünden bakabilme şansı yakalıyoruz. Yozo’nun ağzından güncelerini okurken Dazai’nin de duygu ve düşüncelerine şahit oluyoruz. Bu şekilde yaşamına dair itirafları sade bir dil kullanarak ele alınmış ve okura sunulmuştur.
Romanı okurken yazarın kendi yaşamından izlerini, yarattığı karaktere aktardığını bilmenin verdiği incelikle okumakta fayda var. Böylece karakteri anlamaya ve onunla empati kurmaya çalışırken aslında bu hayattan geçmiş olan yazarıyla da temas kurmaktayız.
Benim düşünceme göre Oba Yozo yani Osamu Dazai, anlaması ve bağ kurulması zor kişiliklerden biridir. Yaşadığı döneme bağlı olarak içinde bulunduğu koşullar ve hayatın karşısına çıkardığı zorlukları bir noktadan yakalamaya çalışıp hislerini anlamlandırmak için uğraşmak gerekiyor. Fakat ne kadar anlamaya ve anlamlandırmaya çalışsak da neticede karşımıza başka birini tam anlamıyla tanımanın imkânsızlığı çıkıyor.
Ne kadar çabalasak da bir noktada anlamanın ve anlaşılmanın tam manasıyla mümkün olamayacağıyla yüzleşiyoruz. Asıl gerçekler ve hisler, bize bu eseri yani bir nevi itiraflarını bırakan Osamu Dazai’de saklı ve saklı kalmaya devam edecek. Biz ancak onun bilmemizi istediği kadarıyla hayatını, sunduğu pencereden görüp tanık olabiliriz. Bir bakıma insan ve hayat ikilisi de böyledir. Baktığımız yerden bize sunulduğu ölçüde görebiliriz. Başka bir deyişle asıl istediklerimizi göremeyiz.
Kaynakça
- Dazai, O. (2022). İnsanlığımı Yitirirken. İthaki Yayınları.
- Ercan P. (2022, 26 Nisan). Çevirmenin çemberi: Muğlaklık Güzeldir. Kayıp Rıhtım. https://kayiprihtim.com/haberler/edebiyat/insanligimi-yitirirken-peren-ercan-cevirmenin-cemberi.