Çarşamba, Ekim 9, 2024

İnsan Olmak

-

EDİTÖR:
Fatma Sude Taşdelen

-

Bu anlamsız varoluşa insan kılığında düşmek/atanmak neyi temsil eder? Bizim rolümüz nedir? İnsan olmak üzerine her şey… Örneğin: Bir bitki, bir ağaç, bir nesne veyahut mitolojik anlamda adı geçen bir tanrı olarak atanabilirdik. Fakat bizler iradesi olan, düşünebilen ve sorgulayabilen, et parçalarının ardında kan dolaşımı sınırsız süzülen insanlar olarak var edildik. Bu hayattaki en önemli rolümüz insan olmak ve insan olmayı becerebilmektir. Bize verilmiş bu hayatı iliklerimize kadar yaşamalı, en derin ufuklarımızda bile hissetmeliyiz. Şayet ki olmadı o zaman işe empirizm yani deneyimlerimiz -tecrübelerimiz- girer. Her insan yaşamayı öğrenmesi adına bir kez ölmeli. Düşünde, mantığında, hayallerinde ve anılarında…

Tecrübe

Olaylardan, yaşanmışlıklardan tecrübe çıkardığımızda, bir olayı olgun bir biçimde gözlemleyebildiğimizde; ben eminim ki yaşamı iliklerimize kadar yaşayabiliriz. Dediğim gibi, bana göre her şey tecrübelerimizden ibarettir. Tecrübesi olmayan insan yoktur. Herkesin birer eskisi, geçmişi ve yok etmek istediği düşünceler olmuştur. Önemli olan pes etmeyi seçmemektir. Eğer pes edecek duruma geldiysen de kendini toparlayabilmeyi öğrenmektir. Bunu öğrenmek içinde üstünde basa basa durduğum acımasız tecrübeler gereklidir. Çıkar çıkarabilen insan, kanunları çözmüştür. Her olayda elbet ki bir çıkarımız vardır, olay bize her ne kadar kötü gözükürse gözüksün bunlar yaşanması gereken eskiyecek anılardır ve her anıdan da bir çıkar -ders- çıkarmalıyızdır. Bunlar bizi yenileyecek, büyütecek ve olgunlaştıracaktır.

Büyümek

Büyümek sadece yaş atlamak değildir. İnsanoğlu, yaşadığı şeylerin etkisi altında da büyümeyi öğrenir. Düşüncelerini kilitli bir odaya kapatır ve ardından yeni fikirler üretir. Bu da bir nevi büyümektir. Eskiden vazgeçmeyi bilir.

Yenilenme

Kelimenin tam anlamıyla yenilenme; yeniden doğmak, varoluşa bambaşka biriymiş gibi atanmaktır. İnsanın yenilenmesi reenkarnasyon gerektirmez. Yenilenmek aynı zamanda zihinsel doğuş, aynı vücutta ve benlikte mantık çerçevesine giriş olarak da söylenebilir. Birinin yenilenmesi için yeniden doğması gerekmez, insan onu yöneten düşünceleri yeniledi mi zaten haliyle kendi de yenilenecektir.

Olgunlaşmak ise kısaca, düşünce yapısının değişmesi, eskiden acıtan şeylerin artık acıtmayan bir hale bürünmesi olarak söylenebilir.

Bu üç teriminde olmasını olanak sağlayan ortak nokta tecrübedir. Tabi ki bazen bu tecrübe dediğimiz olay ağızda asılı kalabiliyor. Çünkü hasta -insan- tedavi olmaya başlamadan önce -yenilenmeden önce- ilk onu hasta eden şeyden hem düşüncesinde hem de gerçekliğinde kurtulmalıdır. Fakat çoğu zaman insanoğlu hasta kalmayı kısa yol olarak tanımlar ve onu hasta durumuna getirecek şeyden kendini soyutlamaz. Haliyle tecrübe çıkaracak bir olayı da kalmaz. Asıl önemli olan şey bizim ne istediğimizdir. İnsan hep karmaşıktır, düğüm olmuş sarmaşığa benzer. Çoğu zaman ne istediğini kendi bile kestiremez. Yani biz ne dersek diyelim, yapacağımız şey insanın kendisine bağlıdır…

Düşünebilecek aklımız var ise bize uygun yolu da en iyi biz biliriz. Zor kısım o yoldan pişmanlık duymamaktır. Pişmanlık duygusu başımıza gelebilecek en karamsar terimlerden biri. Ne yapacağımızı bilemeyiz, ona göğüs geremeyiz ve yüzleşemeyiz. İçimiz dışımız keşke ile dolar. Pişmanlığın yanında korkularımız da bize eşlik eder. İkisi birleştiğinde ruhumuzdaki tüm enerji çekiliverir. Dediğim noktaya geleceğiz. İnsana bir irade verildi fakat insan düğümlü sarmaşık misali zor olduğundan dolayı önüne çıkan yoldan kendisine iyi gelecek olanı seçme şansı yarı olasılıklıdır. Doğru olanı seçtiğin de tecrübe olaya girerken, yanlış olan da pişmanlık devreye girecek. Doğru olanda pişmanlık yoktur, tek bir hedef belirlenmiştir. O da ders çıkarabilmektir. Oysa yanlış yolda avuçlarımıza baktığımızda pişmanlıktan başka bir şey bulamayız. En basit örneği diğer yolu seçseydim ne olurdu pişmanlığıdır. Sonu olmayan merakımız ile kalırız. İşleve geçme fırsatı bile sunulmaz. Birçok insan da yanlış yolun kurbanıdır.

İnsan Olmak Üzerine

İnsan daha kendini anlayamazken, kendini bulamamışken başka birini anlamasını bekleyemeyiz. Aslına bakılırsa insan olmak toz pembe değildir, zorlukları vardır. Mesela üstüne düşmesi gereken sorumluluklar, gelecek planlaması, hayatını nasıl yaşayacağını belirlemesi gibi… Altından kalkamayacak bir hale geldikleri bile olur. Korku sarar bedenini. Dışa yansıtmaz lakin yardım edecek birini ister. Hepimiz öyle değil miyiz? Bazen tek başımıza atlatamayız, yardım almak isteriz. Ebeveynlerden, dostlardan veya aynada gördüğümüz kişilikten. Yaşananlar için kendimizi suçlarız, olay kötü bir hale sürüklenip gider. Aslında biz öyle olmasını istememişizdir ama elimizden de gelen yoktur.

Yüzümdeki bu tebessümün nedeni ne bilmiyorum. Çok garip değil mi? Olmadık şeylere kafa yorup yaşamı zindan haline getirmek, üzülmek, sevinmek, anılarımızın olması… Bana garip geliyor. Bir gün hiç isteğim olmuyor kalkmaya, yaşamaya ama diğer gün kendimi en mutlu insan olarak tanıtıyorum. Belki en başından beri insan olmak budur. Çok kafa yormaya gerek yoktur belki de. Neysek oyuzdur. Kafası karışık kişileri görünce yüzüme tebessüm takınıyorum çünkü elbet bir gün onlar da bu günleri atlatacak ve bundan ders çıkaracak. Bundan çok eminim. İş sadece zevk alabilmekte bitiyor. Zevk alabilmek ve zevk almadığın her günden tecrübe çıkarmak. İnsan olmak bu işte. Tecrübelerimiz, yaşam zevkimiz, konforumuz ve benliğimiz.

Bunlar olmadan insan olmayı beceremeyiz. Her insan ağlar fakat ardında her zaman onu bekleyen güzel şeyler saklıdır…

Esinnur Yiğit
Esinnur Yiğit
2008 doğumluyum. Yazmayı tutku haline getirmeye çalışıyorum ve küçüklükten beri yazma hevesi ile büyüyorum. Sanırım daha yolun başındayım. Yazılarım tamamen kafamın içi. 🐇🧚🏻🍓

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz