Pazar, Ekim 6, 2024

Medya ve Gerçeklik

-

EDİTÖR:
Nur Seda Korkmaz

-

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bireylerin gerçeklik algısında bozulmalar başlamıştır. Yeni iletişim ortamları, iletişim sürecimizi kısaltırken bilgi ve enformasyonlara hızlıca erişmemizi sağlar. Bu hızlı erişim sayesinde bilgiye olan bağlılığımız artar. Yeni bilgilerin üretimi ve var olan eski bilgilerinde kendini yeniden üreterek çoğaltması sağlanır. Çoğalmanın etkisiyle oluşan bilgi ve enformasyon fazlalığı, bilginin niteliğinde olumsuz etkilere yol açmıştır. Beraberinde güvenilirlikte azalmıştır. Oluşan sayıca fazla bilgi, bilgilerin sınıflandırılıp veri tabanı oluşumunu zorlaştırmıştır. Aynı zamanda bu fazlalık iletişimde hangi bilginin seçilip kullanılacağı konusunda sorun yaratır. Bu artıştan dolayı bilgi aktarımı zorlaşmıştır. Çünkü, fazla bilgi içinden alıcı, alması gereken mesajı doğru bir şekilde alamaz.

İletişim yaklaşımları ve okulları genelde ikiye ayrılır. 1. Süreç okulu, mesajın kaynaktan alıcıya kadar olan ulaşım sürecini inceler. Mesajın anlamından çok, ulaşım yolu önemlidir. 2. Göstergebilim okulu, mesajın ulaşım sürecinden ziyade içeriğiyle ilgilenir. Dolayısıyla iletişim bilimlerinde iki farklı yaklaşım mevcuttur. Ana akım iletişim çalışmaları görüşüne sahip olan yaklaşımlar, teknolojik determinizm görüşünü benimseyerek, iletişim çalışmalarına pragmatist (faydacı) açıdan bakarlar. Eleştirel bakış açısını benimseyen yaklaşımlar ise, iletişim araçlarını kültürel ve ideolojik aygıtlar olarak algılar. Bu aygıtların toplum üzerine olan etkisini interdisipliner bir çalışma çerçevesinde değerlendirir. Farklı olgu ve kavramlar arasında diyalektik süreçler oluşturarak çalışmalarını gerçekleştirirler.

Gerçeklik Kavramı

Somut olarak var olandır. Yani nesnel olarak bulunandır. İnsan, gerçek kavramını kendisini çevreleyen maddi dünyayı böyle tanımlar. İnsan bir şeyin varlığını kabul etmek için, beş duyu organından beynine sinyaller gönderir. Bu sinyaller işlenir ve işlemin sonucunda, insan, karşısındaki şeyi gerçek kabul eder. Varlık tanımı ve alanı filozoflar için sıkıntılıdır. Aynı durum insan içinde geçerlidir. İletişim çalışmalarında gerçeği tanımlarken bazen maddi gerçekliğe, bazen de ideal gerçekliğe doğru gidilir. Burada dikkat etmemiz gereken husus, kitle iletişim araçlarının gerçeklik üzerine etkisidir.

Gündelik yaşantımızda bağlandığımız dijital hesaplar, insan beyni ve bilgisayarlar arasında bir etkileşimin olmasına yol açmaktadır. Gerçek mi? sahte mi? belli olmayan durumlar, bu etkileşimin ortaya çıkardığı sonuçlardandır. Birey, alternatif bilgi kaynakları, doğrulama platformları, ileri teknoloji yazılımlar gibi yöntemler kullanarak gerçeği arar. Yeni gerçekliğin biçimlerini anlamaya/anlamlandırmaya yönelik çalışmalar, son dönemlerde akademinin de ilgisini çekmiştir.

Gerçeklik Algısı ve Medya

Medyanın insanları etkilemesi.

Sanayi devrimi sonrasında, kitle iletişim araçları ortaya çıkmıştır. Bunlar gerçeklerin anlamını değiştirici bir etkiye sahiptir. Kitle iletişim araçları ile yaratılan içerikler, gerçeklik algımızı değiştirerek, kendi gerçekliğini dayatır. Tek yönlü iletişim açısından bireyin algıladığı içeriklere müdahil olamama durumu, dijital medyanın hayatımıza girmesiyle değişmiştir. Bireylerin de gerçeğin yaratımında söz sahibi olması, medyadaki gerçeklik algısının daha da belirsizleşmesine neden olmaktadır. Sentetik medyanın yarattığı gerçeklik algısından önce, geleneksel medyanın yarattığı gerçeklik algısına ve dijital çağda sosyal medyanın gerçekliği yaratma şekline bakmak gerekmektedir. Bu sayede yapay zekanın, gerçeğin benzerlerinin yaratılmasından öte, yeni formlar ve biçimler kazandırdığı daha net anlaşılmış olacaktır.

Medya tanımı ve kavramı, kitle iletişim araçlarının gelişimiyle birlikte hayatımıza girmiştir. Bu süre zarfında medya, küresel sermayenin ve sistemin savunucusu olarak biçimlenmiştir. Günümüzde medya ortamları, kitle iletişim araçları üzerinden, ürettikleri içerikler sayesinde toplumsal bir kitle kültürü oluşmasına neden olmaktadır. Medyanın ekonomik ve siyasi yapıları nedeniyle, üretilen içerikler gerçeğin taklidi ya da çarpıtılmış hali olarak karşımıza çıkar. Küresel sermaye tarafından yeniden yaratılan ve kitlelere benimsetilmeye çalışılan yeni gerçeklikler, medya vasıtasıyla kitlelere benimsetilir. Nasıl yazının ortaya çıkmasıyla birlikte imparatorlar ve iktidarlar tarafından gerçeklikler başat ideoloji doğrultusunda üretilip insanlara benimsetildiyse, bugün de aynı şekilde yapılıyor. Bireyler kitle iletişim araçları sayesinde ulaştıkları içerikler üzerinden çeşitli manipülasyonlara ya da dezenformasyonlara maruz kalırlar. Medya, toplumun bilgilendirilmesi, eğlendirilmesi veya kamuoyu gücü oluşturması açısından başat roldedir. Bu sebeple medya, gerçekler üzerine yarattığı izlenimler, yansıttığı veya yansıtmadıklarıyla bireyin gerçeklik algısının öznesidir.

1970’lerden itibaren hayatımıza giren bilgisayar sistemleri, bilişim ve enformasyonun ulaştığı uç nokta olarak gösterilebilir. Bilgisayarlarla birlikte, sanal ağlar, internet, yeni veri depolama/saklama yöntemleri literatüre eklenmiştir. Dijitalleşmeyle birlikte veriler, sıfırlar ve birler olarak kodlanarak sanal ortamlara aktarılmaya başlamıştır. Dijitalleşme olgusu, zaten gerçeklik kavramıyla sorunu olan insanı, bir de sanal gerçeklik gibi bir olgunun girdabına sürüklediği yeni bir dijital çağa taşımıştır. Geleneksel medyada gerçek tahrip edilir. Yapay zeka destekli internet ortamlarında gerçek kökten yıkılıp, benzerleri yaratılmaktadır. Hatta yeni gerçekliklerin yaratılması için somut gerçeğe ihtiyaç duyulmamaktadır.

Teknolojinin gelişimiyle birey, pasif kullanıcı durumundan etkin bir içerik üreticisi konumuna geçer. Dijital ortamlarda özgürce kişisel yaşam ortamını yaratır. Öte yandan içinde yaşadığı toplumun ondan beklediği sorumlulukları sanal ortamda gerçekleştirir. Böylece sosyal medyada, çeşitli topluluklara üye olarak toplumsal aidiyet duygusunu pekiştirir. Sosyal medya, somut evrenin sanal ile birleştiği yeni gerçeklik bakışı yaratmaktadır. Gerçek dünyanın sorumluluklarından kaçmaya çalışan günümüz insanı, çareyi sanal gerçekliklere sığınmakta bulur. Ancak gündelik yaşantısını inşa ettiği bu sanal ağlar, her geçen gün gerçek dünya ile bağını koparmaktadır. Peki, bu devasa medya endüstrileri tarafından yaratılan gerçek gündem ne kadar gerçektir? İnternet kullanıcıları yaratılan bu suni gerçeklikte asıl gerçeği nasıl bulup değerlendirecekler? Bu sorulara yanıt verebilmek için kapitalist sistemin sürekliliğini kitleler üzerinde nasıl sağladığını anlamak gerekir. Gerçeklik algısı tahrip olmuş birey, kapitalist sistemin ideolojisi tarafından kolayca yönlendirilebilir ve sömürülür.

Bilgi ve enformasyon yağmuruna tutulan bireyin gerçeklik algısı da sürekli değişen enformasyon tarafından yeniden biçimlenir. Bu durum küresel sermayenin kitlelerin düşünme süreçlerini etkileyerek, onları güdülebilir nesne haline getirecektir. Çünkü gerçeklik algısı, her gelen bilgiyle değişen birey, ne olayların aslını tam olarak algılayabilir ne de olayların oluş sırasını doğru bir şekilde hatırlayabilir. Yoğun manipülasyon ortamında sahip olduğumuz gerçeklerin, bize ait olup olmadığını sorgulamak gerekir. Bu çağda gerçeklerin kopyaları asıllara, temsiller gerçekliklere dönüşürken değerini yitiren en önemli şey gerçeğin ta kendisidir.

Sanal Gerçekliğin Yeniden Yorumlanması ve Simülasyon Kuramı

Medyanın gerçekleri çarpıtması.

Dijital iletişim teknolojileri günümüzde insanların gündelik yaşam pratiklerini dönüştürmekte ve birçok alanda popüler kültür ögeleri yaratmaktadır. Bunun dışında kalmak neredeyse imkansızdır. Sinemadan eğitime, siyasetten ekonomiye kadar birçok alan bu değişimden etkilenir. Tüm sentetik evren milyonlarca insana ev sahipliği yaparken, insanların hayatlarını renklendirip zenginleştirir. Gerçekle olan somut bağın koparak sentetik ya da hayali bir gerçekliğin yaratılmasına neden olur. Bilgiye olan güvenin yitirilerek, bireysel ve toplumsal huzursuzluğun kapısı aralanmaktadır.

Yapay zeka, insana has olan bilgiyi algılama, analiz etme gibi olguları bilgisayarlar vasıtasıyla gerçekleştiren, deneme-yanılmaları kaydedip, tahminlerde bulunabilen teknolojik bir varlıktır. Yapay zeka tarafından yaratılan içeriklerin hepsini kapsayan sentetik medya kavramının kolay kullanımı ve hızlı yaygınlaşması, gelecek yıllarda birçok alanda kullanılarak daha yaygın bir hal alacağını gösterir. Örneğin, sosyal medya kullanıcılarının sıklıkla ürettiği bir içerik olan podcast. Daha hızlı düzenlenebilir bir içerik olarak karşımıza çıkarken, gerçekte var olmayan spikerler, oyuncular, mankenler karşımıza çıkabilecektir.

Jean Baudrillard, gerçekliği tanımlarken gerçeğin sürekli bir simülasyon evreninde yeniden üretildiğinden bahseder. Bu durum ortaya yeni türetilmiş gerçeklik kavramını çıkarır. Diğer adıyla hipergerçeklik. Hipergerçekliği anlamak için Baudrillard’ın kitabın bahsettiği kavramlara bakmak gerekir. Bu kavramlar Simulakr, Simüle etmek ve Simülasyondur.

  • Simülakr: Bir gerçeklik olarak algılanmak istenen görünüm.
  • Simüle etmek: Gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi sunmak, göstermeye çalışmak.
  • Simülasyon: Bir araç, makine, sistem, olguya özgü işleyiş biçiminin incelenme, gösterilme ya da açıklanış amacıyla, bir market ya da bilgisayar programı aracılığıyla, yapay bir şekilde yeniden üretilmesi.

Baudrillard anlam yitiminin, nesnelerin saçma bir görünüme bürünmesine neden olduğunu söyler. Anlam bazen o denli yiter ki, simülakr giderek gerçeğin yerini alır.

AşamalarTürTanım
Birinci aşamaAnlamGerçeklik temsil yoluyla üretilmektedir.
İkinci aşamaÇoğaltmaGerçeklik temsilleri (birinci aşama) mekanik teknolojiler tarafından çoğaltılmaktadır.
Üçüncü aşamaSimülasyonGerçeklik ve temsil arasında bağlantı yok ama bunların yerine hipergerçeklik bulunmaktadır.
Baudrillard’ın simülasyon aşamaları

Baudrillard’ın “simüle edilen toplum” imgesi ve bu toplumun değerleri ve yüzeyselliğine yönelik eleştirileri, kitle iletişim araçlarının bildiğimiz ve gördüğümüz her şeyi kontrol eder görünecek şekilde kuvvetli olduğu, her yere sızdığı toplumlarda güçlü ve çarpıcı bir etki yaratmıştır.


Kaynakça

  • Baudrillard, J. (2020). Simülakrlar ve Simülasyon. Ankara: Doğu-Batı Yayınları
  • Öngen, O. (2017). Sosyal Medya Kullanıcılarının Gerçeklik Yanılgısı. Yeni Medya Elektronik Dergi, 1, 1-14
  • Slattery, M. (2020). Sosyolojide Temel Fikirler. Bursa: Sentez Yayıncılık
  • Yurdigül, Y. & Yıldırım, A. (2021). Gerçeklik algısına bir müdahale aracı olarak sentetik medya teknolojileri. İletişim ve Diplomasi, 5, 105-121

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz