Perşembe, Kasım 21, 2024

Günahın Teolojik Tarihi

-

EDİTÖR:
Çağla Büşra Karakuş

-

İlk işlenen günah ile İnsanoğlu, Tanrı huzurundan kovuldu. Kovulan insanoğlu, artık emek harcayacak, acı çekecek, zorluklar içinde yaşayacaktır…

”Bilme ağacının meyvesini yiyenler için cennet yitirilmiştir.” Karl R. Popper

Yasak Meyve

İlk olarak Âdem yaratıldı daha sonra ise eşi Havva yaratıldı. Âdem ve Havva yaratıldıktan sonra, Tanrı onları cennetteki Aden bahçesine koydu. Bu bahçenin nerede olduğu bilgisi bulunmamaktadır. Tevrat’ta anlatılan bilgiye göre; bu bahçede bilme ağacı vardı. Tanrı, yarattığı dişi ve erkeğe, ”Bu ağacın meyvesinden yemeyin, size yasak ve günah, yoksa ölürsünüz dedi.’’ Şeytan, yılan kılığına girdi ve Ademin eşi Havva’yı kandırdı. Havva’ya ”Bu ağacın meyvesinden yersen bilge ve ölümsüz olursun.’’ denmiştir. Havva, Şeytana inandı ve yasaklı meyveden yedi. Daha sonra eşine bu meyveden ikram eden Havva, Ademe de günah işlettirdi. Tanrı, Âdem ve Havva’nın çıplaklıklarından utandığını ve bir ağacın arkasına saklandıklarını gördü ve ”Yoksa benim yeme dediğim ağacın meyvesini mi yediniz?’’. (Tevrat, Yaratılış, 3:3-11)

Âdem ve Havva işledikleri günah nedeniyle Tanrı tarafından cennetten kovuldu. Aden bahçesinden kovulan Âdem ve Havva, Dünyada kendilerine yer edindiler.  Tanrı, Âdem ve Havva çiftine, ”Ekip biçeceksiniz, bütün her şeyi emeğinizle kazanacaksınız.’’ demiştir. Kadın doğururken acı çekecek dedi. Âdem ve Havva’dan bir kız ve bir erkek dünyaya geldi. Sonra bir dişi bir erkek daha doğuran Havva, doğurduğu çocukları birbirleri ile evlendirdi. Çünkü Tanrı böyle emretmişti. (Tevrat, Yaratılış, 3:14-20)

Kuranı Kerim’de de Tevrat’taki gibi benzer anlatımlar içermektedir. Kuran-ı Kerim’e göre; Tanrı Ademi yaratıp ondan eşi Havva’yı yarattı. Daha sonra, ”Cennete yerleşin orada istediğinizi yiyin lakin şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz’’ dedi. (Araf Suresi, 19. Ayet), Daha sonra Tanrı, şeytana karşı Ademi uyardı. ”Şüphesiz bu iblis, senin ve eşin için çok tehlikeli bir düşmandır. Dikkat edin de sizi cennetten çıkarmasın! Yoksa perişan olursun’’ dedi. (Taha Suresi, 117. Ayet), Lakin şeytan geldi ve Ademin aklını karıştırdı. Şeytan Adem’e, ”Ey Âdem ne dersin, sana ölümsüzlük ağacını ve asla yok olmayacak bir saltanatın yolunu göstereyim mi?’’ dedi. (Taha 120. Ayet), Âdem ve Havva, şeytanın sözüne kandı ve yasaklı meyveden yedi. Böylelikle, çıplak olduklarını anladılar ve üstlerini cennet yaprakları ile örtmeye çalıştılar. (Taha 121. Ayet).

Tanrı bu durumu gördü ve şöyle dedi, ”Ben bu ağacı size yasaklamadım mı? Şeytan size açıkça düşmandır demedim mi?’’ dedi. (Araf 22. Ayet), Tanrı onları her ne kadar uyarsa da iş işten geçmişti. Cennetten kovulan Âdem ve Havva, Dünyada birbirlerini buldular. Tanrı, Ademe eşyanın isimlerini öğretti ve Âdem, öğrendikleri ile Tanrıya dua etti, günlerce yalvardı ve günahlarının bağışlanmasını diledi.

İlk Kan

Havva’nın ilk doğan oğulları Habil ve Kabil’di, Havva, az önce de anlattığım gibi biri kız ve biri erkek olmak üzere ikiz doğuruyordu. Kabil, kız kardeşini çok beğenmişti lakin babası onu Habil’e vermek istedi. Kabil kendi kız kardeşiyle evlenmek istemişti ve gönlü bu duruma razı olmadı. Âdem, ”O zaman gidin Tanrıya kurban verin, Tanrı hanginizin kurbanını kabul ederse kızı ona vereceğim’’ dedi. Habil çobandı ve sürüsünün arasındaki en güzel koyunu alıp Tanrıya götürdü. Kabil ise çiftçi idi ve kurban olarak Tanrıya buğday götürdü. Tanrı, Habil’in kurbanını beğendi lakin Kabilin kurbanını beğenmedi. Bunun sonunda, Kabil kıskançlığa ve nefrete kapıldı ve bir gün çobanlık yapan kardeşinin yanına gitti. Eline bir taş aldı ve Habil’i kafasından vurarak oracıkta öldürüverdi.

(Taberi, s. 102-103.) Tanrı bu durumu gördü lakin hiçbir şey bilmiyormuş gibi, Kabil’in yanına gitti. Kabil’e, Kardeşin nerede, yoksa onu öldürdün mü dedi’’ Kabil cevaben, ”Ben nereden bileyim kardeşimin bekçisi miyim?’’ diye söylendi. Tanrı gerçeği gizleyen Kabil’e çok kızdı ve dedi ki; ”Ne yaptın! Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor. Onu öldürdün ve bu günah, cezasını çekeceksin.’’ dedi, Kabil, sürgün edildi. (Tevrat, Yaratılış, 4: 4-16)

Mesudi bu olayı şöyle açıklamaktadır; İslam Alimlerine göre Âdem, Habil’in kız kardeşini Kabil ile evlendirmiş, onun kız kardeşini de Habil ile evlendirmiş, nikahla iki batnı ayırmıştı ki; bu, Ademin sünnetiydi. Mecusiler bu durumdan dolayı, kardeşin kardeşle evlenmesini, annenin öz oğluyla evlenmesinin günah olmadığını ve herhangi bir sıkıntı olmadığını söylemektedir. (Mesudi, s. 39.)

Şit

Habil’in ölümünden sonra, Âdem ve Havva, dünyaya, Şit adında bir oğul getirdi. Şit, 105 yaşına geldiğinde Azura adında bir kadınla birlikte olarak Enoş adında bir oğul dünyaya getirdi . Bunun yanında birçok erkek ve kız çocuğu da vardı. Şit Antik Çağ metinlerinde genellikle Habil gibi iyi bir insan olduğundan bahsedilir. İnsan soyunun kötü tarafının Kabil’den geldiğini, iyi soyun ise Şit’ten devam ettiği söylenir. Hristiyan felsefesinin kurucularından Augustinus da Şit ve Şitin oğullarının soyunun ilahi bir soy olduğuna değinir. (Şinasi Gündüz, s. 215.)

Her ne kadar antik kaynaklarda Şit ve soyundan iyimser bir şekilde bahsedilse de, Orta Çağ döneminde yaşamış Sabii toplumu, Şit’in babası Adem’e isyan ettiğin ve Tanrıyı bırakıp, Ay’ı kendisine Tanrı yapıp, ona taptığını söylemektedirler. İbn Meymun, Sabiilerin bu açıklamalarının uydurma olduğunu, Şit gibi asil bir kişinin asla böyle bir şey yapmayacağını, büyük bir iftira atıldığını söylemektedir. (İbn Meymun, s. 430.)

Şit’in Putperest Soyu

Şit ve Şit’in soyunun putperest olduğunu rivayetlerle anlatan bir başka kişi ise İbnü’l Kelbi’dir. İbnü’l Kelbi, Kitabü’l Esnam (Putlar Kitabı) adlı eserinde bu durumu şöyle aktarmaktadır; İlk insan Adem öldüğünde, Şit’in oğulları onu alıp, Hindistan’da Nevz adlı bir mağaraya götürdüler ve oraya gömdüler. Şit’in oğulları, Ademin mağaradaki cesedine giderler ve onun etrafında dolaşırlar, ondan bağışlanma ve rahmet dilerlerdi. Kabilin oğullarından birisi dedi ki: ”Ey kabilin soyu, bakın Şit’in oğullarının bir davarı var, onun yanına gidip her gün ibadet ediyorlar lakin sizin ibadet edecek hiçbir şeyiniz yok’’ dedi. Böylelikle tapınılması için bir put yaptılar ve ona tapmaya başladılar. (İbnü’l Kelbi, s. 92-94.) Daha sonra Şit’in ve Kabil’in soyu birçok put yapmaya devam etti. Artık yavaş yavaş, Adem’in Tanrısı unutulmaya yüz tuttu.

Âdem ve Havva işledikleri günahın sonucu Tanrının huzurunda kovuldu. Artık insanoğlu ölümlü hale geldi ve emek olmadan yemek olmayacağını anladılar. İnsanoğlu günahın bedelini ödemeye başladı ve ilk insanların çocukları bu günahı devam ettirdi. Geri dönüşü olmayan, dikenlerle dolu bir yola girdiler. Günah, insanoğlunun kara lekesi olarak vücutlarında, evren ve dünya var olduğu sürece kalacaktır.


Kaynakça

  • Gündüz, Şinasi ‘’Şit’’, TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, Cilt: 39.
  • İbnü’l Kelbi, Kitabü’l Esnam (Putlar Kitabı), (çev. Beyza Bilgin), Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2020.
  • İbn Meymun, Delaletu’l Hairin (Aklı Karışıklar İçin Rehber), (çev. Osman Bayder, Özcan Akdağ), Albaraka Yayınları, İstanbul, 2021.
  • Mesudi, Muruc Ez- Zeheb (Altın Bozkırlar), (çev. Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul, 2011.
  • Taberi, Tarih-i Taberi, (çev. M. Faruk Gürtunca), Sağlam Yayınevi, İstanbul, 2021.
Mehmet Akif Akmeşe
Mehmet Akif Akmeşe
2000 Yılında Antalya da doğdu. 2022 Yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Teoloji, Antropoloji, Arkeoloji, Felsefe ve Tarih ile ilgilenmekte...

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz