Gülme; Aristoteles’ten itibaren düşünme, konuşma, alet yapma gibi sadece insana ait olduğu belirtilen özelliklerden biri olarak, dolayısıyla insanın ne tür bir varlık olduğuna dair bize önemli ipuçları sunabilme olanağına sahip bir edim olarak düşünülmüş olsa da gülmenin ne anlam ifade ettiği sorusu felsefe tarihi içerisinde insanın diğer temel özellikleri kadar detaylıca incelenmemiştir. Bunun sebebi gülmenin pek ciddiye alınacak bir konu olarak görülmemiş olması ve gülmenin konusunun, yani nelere güldüğümüzün temelinde birbirinin içine geçmiş ve karmaşık bir yapının bizi bekliyor olmasıdır (Şentürk, 2021). Diğer bir değişle, birçok farklı duruma ve çeşitli durum içerisindeyken gülüyor olmamız bu konunun araştırılmasını, dolayısıyla gülme ediminin incelenmesini ve açıklığa çıkarılmasını zorlaştırmıştır.
Gülme, her ne kadar çoğu zaman göz ardı edilmiş olsa da farklı konular dahilinde kimi filozoflar tarafından ele alınmıştır. Kimi zaman Platon tarafından bir etik problemin içinde ele alınmış, kimi zaman Aristoteles tarafından insanın temel özelliklerinden biri olarak öne sunulmuş, kimi zaman da Hobbes tarafından insan doğası üzerinde temellenmiştir (Sütçü, 2022, s. 51). Hobbes’ta göreceğimiz üzere gülme, insan doğasının işleyişine ışık tutacak ve duygularla ilişkisi içinde kendi anlamını bulacaktır.
Gülmenin nedeni, işlevi ve ortaya çıktığı durumlar felsefi, psikolojik ve sosyolojik olmak üzere üç farklı açıdan, « Üstünlük Kuramı (Platon, Aristoteles ve Hobbes), Uyumsuzluk Kuramı (Schopenhauer ve Kant) , Rahatlama Kuramı (Freud) ve Sosyal Kuram (Bergson) » olmak üzere dört başlık altında ele alınmıştır (Erkek, 2017, s. 3). Biz ise bu metinde Hobbes’un da dahil olduğu üstünlük kuramı üzerinde duracağız ve kendi gülme kuramını « Leviathan » ve « Humain Nature » adlı eserlerinden hareketle detaylıca açıklamayı ve bu düşüncenin Bergson’daki izlerini sürmeyi kendimize hedef olarak belirleyeceğiz.
Üstünlük Meselesi: Hobbes
Hobbes, « Human Nature (1650) » ve « Leviathan (1651) » adlı eserlerinde kendi genel insan doğası ve çıkarları teorisiyle bağlantılı olarak gülme üzerine kendinden önceki filozoflardan çok daha kapsamlı bir çalışma ortaya koyar. Hobbes için gülme, kişinin toplum içinde kendi hayatını ve çıkarlarını korumak için giriştiği bitmek tükenmek bilmeyen mücadelesinin ve dolayısıyla bu mücadeleyi kaybetmemek adına sürekli olarak diğerlerinden üstün olmak için çabaladığı ve diğerleriyle sürekli bir rekabet ilişkisi içinde olduğu bencil doğasının zorunlu bir sonucu olarak ortaya çıkan bir duygunun ürünüdür (Heyd, 1982, s. 286). Dolaysıyla kendi siyaset felsefesinde devletin var olma nedeni olarak insanlardaki kendi hayatlarını korumaya yönelik çaba ve bencillik, diğerlerine karşı duyduğu korku ve güvensizilik duygusu nasıl ön plandaysa gülmenin temelinde de bu temalar o kadar ön planda tutulmuştur.
İnsanların genel eğilimi, yalnızca ölümle sona eren ve bütün insanlarda var olan bitmek tükenmez bir güç arzusu elde etmeye dayalıdır. Çünkü insanın bütün eğilimleri (bencil doğası ve şiddete meyilli olması) ve tutkuları (güç isteği) kendini koruma, kendisi için iyi olana yönelme, kendisi için kötü olandan kaçınma ve duygularını tatmin etme yönündedir. Bu durum, insanın bir diğeri için tehlike oluşturmasına ve aralarında sürekli bir gerilimin olmasına yol açar (Hobbes, 1965, ss. 92-93).
Bu savaş durumunda hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur; çünkü doğa durumunda herkes eşittir ve dolayısıyla istediklerini elde etmek ve hayatlarını korumak ve güvence altına almak için herkesin kendini savunma hakkı vardır. Bu korku, belirsizlik ve « herkesin herkese karşı »olan savaş halinden çıkmak isteyen insanlar, kendi haklarından ve özgürlüklerinden vazgeçerek (en temel kendi yaşamını savunma hakkı hariç) bir sözleşme aracılığıyla bu duruma son vermeleri gerektiği sonucuna varırlar. Bir araya gelip haklarını bir sözleşmeyle üçüncü bir kişiye devrederek devleti kurarlar. Bu şekilde, bu kişiler tarafından, insanları birbirlerine karşı koruyacak, bencil ve şiddete meyilli doğalarını baskılayacak, toplum içinde barışı sağlayacak mutlak güçte bir iktidar seçilir ve yaratılır. Hobbes’un Leviathan dediği bu gücün görevi, kendisine devredilen bu sonsuz gücü kullanarak insanlar arasında barışı sağlamaktır (Hobbes, 2007, ss. 92-96).
Bu savaş halindeki yaşamda bir kavgayı kazandığımızda işin içine gülme devreye girer ve bu durum zevk halini beraberinde getirir. Hobbes’a göre bu diğerine karşı üstün durumumuzu « daha önce bize ait olan zayıflıklarımızla karşılaştırdığımızda, birdenbire içimizi bir yücelik duygusu kaplar » (Hobbes, 2007, s. 45). Buradan da anlaşılacağı üzere gülme, kişinin komik duruma düşen bir başkasıyla kendisini kıyaslayarak hissettiği « ani zafer » duygusu ile kendini tatmin etmesidir. Bu karşılaştırma anında karşımızdakinin bizden eksik ve kendimizin de ondan üstün olduğumuzu fark ettiğimiz sırada, tıpkı kahkaha sırasında olduğu gibi, ortaya bir « ses patlaması » çıkar (Morreall, 1997, s. 244).
Bizzat Hobbes’un kendi gülme tanımına bakacak olursak Leviathan’da gülmeyi şu şekilde açıkladığını görürüz:
« Ani zafer (sudden glory), gülme (laughter) denilen yüz hareketlerine yol açan bir duygudur ve ya kişinin kendini tatmin eden anlık bir hareketi nedeniyle, ya da başka birinde yanlış bir şey görmesi nedeniyle ortaya çıkar ki, bu son durumda, kişi kendisini onunla kıyaslayarak, o yanlış şeyin kendisinde bulunmadığına sevinip memnun olur. Bu, en fazla, kendilerinde çok az bir yetenek olduğunun farkında olanlarda ve başkalarının hatalarını gözleyerek kendilerini tatmin etmek mecburiyetinde olan kişilerde bulunur. Bu sebeple, başkalarının kusurlarına çokça gülmek, bir korkaklık işaretidir. Yüce insanlar için en iyi işlerden biri, başkalarını alaydan korumak ve kurtarmak ve kendilerini sadece en yetenekliler ile kıyaslamaktır (Hobbes, 1965, s. 45). »
Yaptığı son vurgulamalardan da anlaşılacağı üzere Hobbes’ta gülme edimi gülen kişinin karekterine olumsuz bir etkide bulunur. Güldüğümüz kişilere yukarıdan bakarak onlardan üstün olduğumuzu düşünmek ve bundan dolayı kendimizi iyi hissetmek oldukça yanlıştır ve Hobbes’un bu teorisinde, kişinin bir başkasının zaafları veya zayıflıklarına odaklanmasından kaynaklanan zevk hali, her türlü gülme durumunda bir kötülük öğesinin devrede olduğunu bizlere göstermektedir.
Üstünlük durumunun gülme edimindeki belirleyiciliğinin üzerine yapılan açıklamalarına ek olarak Hobbes gülmenin bir ifadesi olan komik duruma düşen kişinin halinden « zevk almayı » detaylandırdığında, nedeninin zafer duygusuna sebebiyet vermesine ek olarak aynı zamanda şaşırtıcı ve uyumsuz olması gerektiğinin altını çizer:
« Çünkü gülmeyi harekete geçiren aynı şey, bayat (daha önceden kullanılmış olduğu için) olduğunda gülünç olmaktan çıkar ve bizi güldürmez » (Hobbes, 2022, s. 45). Dolayısıyla gülmenin ortaya çıkması için eylemin hem « daha önce görülmemiş, yeni », hem de « ani ve beklenmedik» olması gerektiğini savunur (Hobbes, 2022, s. 45). Tüm bunlardan çıkan sonuç ise aslında gülmek için yalnızca üstünlüğün yeterli olmadığıdır. Böylece Hobbes üstünlük duygusu ile birlikte yeniliği ve beklenmezliği de ele alarak kendi gülme teorisini oluşturmuş olur.
Toplumsal Ceza şekline bürünen Gülme: Bergson
Hobbes’un gülme kuramını burada noktalayıp Bergson’unkine geçecek olursak, onun « le rire: essai sur la signification du comique » adlı eserinde komiğe ve gülmeye ilişkin gözlemlerini ve analizlerini ortaya koyduğunu ve gözlemlerden ilkinin tümüyle insana özgü olanın dışında komiğin olamayacağını savunduğunu görürüz. Dolayısıyla Bergson da tıpkı Aristoteles’in düşündüğü gibi gülmenin ve komiğin tamamen insana özgü olduğu görüşündedir. Ancak insan, sadece gülen bir canlı değil, aynı zamanda başkalarını güldürmesini de bilen tek canlıdır. Bizim bir nesneye ya da bir hayvanın davranış ya da durumuna gülmemizin, yani onların bizi güldürüyor olmasının temelinde onların davranış ya da durumlarının insanlarınkine benzer olması yer almaktadır (Bergson, 2019, s. 12-13).
Kısaca gülme hakkındaki düşüncelerini özetleyecek olursak diyebiliriz ki Bergson açısından, katılık, özdevinim, dalgınlık ve topluma uyumsuzluk insanı komik kılan şeylerdir. Örneğin yolda yürürken ayağı takılan ve aniden düşen insan bizi güldürür. Burada hayatın sürekli akış halinde oluşuna karşıtlık içinde mekanik bir katılık söz konusudur (Bergson, 2019, s. 16). Bu örnekteki kişiye gülünmesinin temelinde onun mekanik bir şekilde davranması vardır. Hayatın normal seyirindeki akışkanlık bu düşmeyle sekteye uğratılmıştır.
Başka bir açıdan, bir kişinin ya da karakterin topluma-toplumsal yaşama uyum sağlayamaması ve ondan uzak düşmesi onu komik kılar. Bergson’a göre toplum sürekli karşılıklı uyumu talep eden bir arzuya sahiptir:
«Kişiler arasında basmakalıp bir anlaşma yeterli değildir; toplum, sürekli bir karşılıklı uyum çabası ister. Öyleyse toplum karakterin, aklın, hatta bedenin her katılığına kuşku ile bakacaktır; çünkü bu katılık uyuyan bir etkinliğin, aynı zamanda da ayrı kalan, çevresinde toplumun dolandığı bir ortak merkezden uzaklaşmaya yönelen etkinliğinin, kısacası bir ayrıksılığın belirtisidir. » (Bergson, 2019, s. 22).
Bizim burada Hobbes ile bağlantı kurmak adına esas olarak altını çizmek istediğimiz nokta ise gülmenin işlevidir. Gülme, toplumdaki mekanikleşmiş, otomatikleşmiş hareketleri, uyumsuzlukları, yani toplumun beklentilerine karşı çıkan tüm davranışları cezalandırır. Bu hareketler, davranışlar, uyumsuzluklar düzeltilmeye çalışılır. Ancak toplum kendisinden uzaklaşanları cezalandırırken bunu somut bir baskı ile yapmaz. Bu duruma toplumsal bir jest ile, yani gülme ile karşılık verir.
Gülme, hedef aldığı kişiyi rahatsız eder, korkutur ve cezalandırır. Peki gülme bunu nasıl başarır? Gülme, komik durumda olan kişiyi onu düzletmek adına utandırır ve böylece komik olan üzerinde pek hoş olmayan bir izlenim bırakır. Bu nedenle, hiç kimse bile bile gülünecek duruma düşmek istemez. Gülünç duruma düştüğünü fark ettiği an gülünen kişiah ya da gülme ediminin nesnesi, davranışlarını değiştirmeye, içinde bulunduğu gülünç durumdan çıkmaya çalışır. Dolayısıyla, daha önce ifade edildiği üzere gülmenin toplumdaki ayrıksı her eğilimi bastırdığını, toplumsal yaşam ile uyumsuz olan davranışları, tutumları, hareketleri düzelttiğini, onları normalleştirmeye çalıştığını ve tıpkı Üstünlük Teorisi’nde gördüğümüz gibi gülmenin burada da bir tür aşağılama ve küçümseme aracı olarak kullanıldığını söyleyebiliriz (Bergson, 2019, ss. 128–130). Gülünecek insanlar, iyi uyum sağlamış canlılardan çok makineler gibi davrananlardır ve biz onları « mekanik esneklikleri » yüzünden gülerek küçük düşürmüş ve hatalarını düzeltmeleri konusunda onlara gülerek onları bize, toplumsal normlara uydurmaya zorlamış oluruz. Tarihteki ilk gülünen kişi olarak aktarabileceğimiz Thales’in durumu da bundan farklı değildir. Bu kişinin bir filozof olması ise oldukça düşündürücüdür.
Kaynakça
-
Bergson, H. (2019). Gülme, Komiğin Anlamı Üstüne Deneme. Çev. Yaşar Avunç, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
-
Erkek, F. (2017). Kahkaha Toplumdan Yana: Henry Bergson’un Gülme Yorumu. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/567743
-
Hobbes, T. (1965). Hobbes’s Leviathan. London: Oxford University Press. Erişim adresi: https://files.libertyfund.org/files/869/0161_Bk.pdf
-
Hobbes, T. (2007). Leviathan. Çev. Semih Lim. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
-
Hobbes, T. (2022). De la nature humaine. Edition électronique. Québec.
-
Heyd, D. (1982). The Place of Laughter in Hobbes’s Theory of Emotions. Journal of the History of Ideas, vol:43, no:2, ss. 285-295.
-
Morreall, J. (1997). Gülmeyi Ciddiye Almak. Çev. K. Aysevener & Ş. Soyer, İstanbul: İris Yayıncılık.
-
Sütçü, Ö. (2022). Gülmenin Ciddiyeti: Üstünlük Teorisi. ETHOS: Felsefe Ve Toplumsal Bilimlerde Diyaloglar.
-
Şentürk, R. (2021). Gülme Teorileri. Ankara: Pruva Yayınları.