Pazar, Temmuz 7, 2024

Primitif Sanatta Maske Etkisi

-

EDİTÖR:
Meliha Çakır

-

Franızca olan “masque” sözcüğü Türkçe haliyle başkalarınca tanınmamak, korunmak, görünmemek gibi bir giz ihtiyacının yanı sıra güzel görünmeye ilişkin temsili yüzleri ifade eder. (Bağcı,2018,s.28). Tabii burada değineceğimiz ilkel kabile maskeleri bu anlam içeriklerini henüz karşılamamaktadır. Çünkü ilkel kabilelerde maskeler bambaşka türden sihirlere,güçlere,varlığa sahiptirler ve insanların “gerçek” ihtiyaçlarını karşılarlar. Peki bu ihtiyaçlar tam olarak neye karşılık geliyor?

Primitif topluluklarda kolektif olmanın birleştirici doğasının henüz “şey” formundakiyle ortak duygulanışı, onların doğayla olan ve bir sonraki adımdan bahsedersek ritüeller için kullandıkları maskelerle olan ilişkilerine de yansır. Elbette onların ilk yaşam şartlarıyla bir aradalıkları doğayla aralarındaki mesafelerinin ortadan kalkmasının başlıca sebebiydi. Bugünden bakıldığında doğayı anlamak açıklamak üzerinden kurduğumuz epistemik ilişki primitif toplumlarda ontolojik bir birliğe karşılık gelmektedir.

Doğanın orta yerinde öylece duran insan çevresindeki her şeyi de kendiyle, kendi türünden bir bilişle kavramakta, doğayı canlı ruhlarla dolu imgelemekteydi.Canlı, cansız türünden niteliksel bir ayrıma gidilmeden bütün doğa nefesi almaktaydı ve soluğu vermekteydi. Görünüşler ve hayaller ,rüyalar ve gerçekler ,algılanan hepsi bir arada bir varlıkta bütündü. Doğa filozoflarında gördüğümüz her şeyin Bir’liği ,düşünce ve gerçekliğin birbiriyle sınırlandırılmayışı gözümüzde canlandı bile.

Algıda Yaşantılamak

Şimdi de bize bir şekilde yabancı-yakın gelen bu naif algıyı açıklamayı, hayal etmeyi bir deneyelim. Farz edelim ki “xyz” ile ilk karşılaşmamız.“xyz” ile daha önce hiç karşılaşmadık hatta öyle ki adına sonradan “xyz” denilen şeyi ilk biz o anda algıladık.

Bu daha önce deneyimlediğimiz parça parça nesnelerden bazı kısımlarıyla da bizde nesnesi olmayan bir şeyden oluşsun. (Bunu şimdide biliyoruz).Peki bu karşılaşmada duyumun hemen o anında yaşantıladığımız şey neyin nesi? Burada bilmenin ne olduğunu bilmeden o haliyle yaşadığımız bir algı süreci ,bir yanıyla da bilgiden eksilten bir pozisyonda kalırız. Zihnimiz hiçbir anlamın nesnesi yapamadığı bu şey karşısında adeta uzaya yayılır. Muhtemeldir ki atalarımız böyle anları çokça yaşamış olmalıdırlar. Belki de kim bilebilir bu anlarda duygulandıkları şeyin büyüsünde olduklarını sandılar.Yaşanan eğer bir korkuysa etkileşimde oldukları nesnenin onlara korku büyüsü yapmış olması olası.Yani bir nevi o nesne korkunun ta kendisi.

Primitif kabilelerin yaşamla olan ilişkilenme biçimlerinde bilinçdışıyla aralarında adeta suyun suda yüzmesi gibi rahatça meydana gelen bir akış söz konusudur. Bu akışkanlık maskelerin kullanım amaçlarına da yansır. Prehistorik dönem mağara resimlerinde M.Ö 30000 ile 13000 yılları arasında farklı hayvan maskeleri ve hayvan derisi giyen insan figürlerin bu çizimleri av büyüsü için yaptığı düşünülürken, burada kullanılan avını taklit yöntemi de hayvanın güçlerini kazanmayı amaç edinir.

Burada teleolojik bir çağrışımla “form” hayvanın özel güçlerinin ilkesi biçiminde, özsel güç içeriği de formda tekrar yaratılır. Yani özsel içerik statik bir idea alanında kavranmaz. (geiger, 2019) Formun nitelikleri dinamik bir değişmeyle özleri yaratmaktadır. Bir bakıma eidosun yaratıcı ilkeleri taklitlerde formda yaratılır.

Bu taklit unsuru Aristoteles’in Poetika‘sında gördüğümüz mümkün olan ‘a da işaret ediyor gibidir. Bildiğimiz gibi Aristoteles mimesisin(taklit) doğrudan gerçeklikle ilgili olduğunu düşünmekle bizi zorunluluğun alanına yönlendirir. Ancak mümkün olanın alanında artık taklit değil imajın aktından bahsedilebilir. (tunalı, 2020) Neticede Aristoteles haklıdır. Çünkü ilkel insan taklit kaygısı gütmeden maskelerle yeni bir varlık kazanmaktadır. Öte yandan bunlar bir imajinsayon da değildir. Amacın kendisidir.

Gerçek Bir Oyun!

Tarım devrimi sonrası kullanılan maskelere bakacak olursa bu maskelerin bir kısmı ölen ataların ruhlarına ulaşmak için bir gizli geçit görevi görürken maskeyi takan şaman bir çeşit esrime yaşar, dönüşür ve maskeyle birlikte başka bir ruh kazanır. Ayrıca tanrılara ve başka ruhlara bu surette görünerek bu boyuttan iletişim kurmakla onları isteklerini yapmaya ikna eder.(bağcı, 2018) Aynı zamanda bazı şaman geleneklerinde ölülerinin maskelerini yapılarak onların ruhları için bir konak hazırlanır. (bağcı a. , 2018) Varlıklar arasında canlılık yönünden bir ayrım olmadığı gibi türler arası ilişki de sandığımızdan yakındır. Ayinlerde kullanılan maskelerle diğer hayvanların kimliğine geçiş, dönüşüm sağlanabilmektedir. Gombrich bu durumu çocukların oyunlarına benzetir ancak onları çocukluktan ayıran şey gerçeğin başlangıç ve bitişine dair geçiş çizgilerinin olmayışıdır. Gerçeklik her an yaşanmaktadır. (sürmeli, 2021) Çünkü onlar gerçekliği algıda kurmaktadırlar ve oyun her an devam eder.

Maskelerin anlam içeriği her ne kadar derinlikli olsalar da bu maskelerin yapılışı ve kullanımında estetik bir çabanın izini sürmek beyhude olacaktır. İlkel topluluklarda maskelerden beklenilen çoğunlukla kabile üzerinde etki ve uyanan enerjinin “kışkırtma” ile alıcısına gönderilip gönderilmediği türünden amaçlardır. (sembol, 2018) Maske sanatı geleneklerin dışına çıkmadan ortak bir eidos a hizmet etmek yalınlığındadır. Bu sanatçıya zihinlerin kollektif eidos unu biçimlendirme şansı verir. Sanatçı kendinden bir şey katma bir prodüksiyon gayesinde olmadan güçleri arttırmak için boyama, oyma gibi farklı tekniklerle yaşam enerjisi olan özel türden bir yaratımın aracısıdır. Reprodüksiyon içermezler, ruh kendinde algılandığı haliyledir. Yinede burası sezginin mi yoksa algının mı keskin sınırları içerisinde kurulur, burası merak konusu.

Netice itibariyle bugün adına primitif sanat dediğimiz ekole dahil edilen maske imgeleri , yaratıldıkları kabilelerde bu türden bir etkinlik olmasa da daha sonra sürrealizmden, favizme ve  kübizme varana kadar sanat akımlarını derinden etkileyecektir.Öznelciliğin ön planda olduğu modern sanat için yeni bir ilişkilenme biçimi ve natüralist yaklaşıma karşı gelen bir soyutlama özgürlüğü sunan primitif sanat, rasyonel etkiyi kırarak gerçeklikle olan ilişkimizi biçim üzerinden yeniden sorgulatır görünür.


Kaynakça

Meliha Çakır
Meliha Çakır
1994 yılında Giresun'da doğdu. 2016 yılında Temel Yoga Egitmenlik Eğitimi aldı. Bu tarihten itibaren Budist felsefe ile ilgilenmeye basladi. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe Bölümü nde lisans eğitimine devam etmektedir. Friedrich Nietzche, A.Schopenhaur,Heidegger,Merleau-Ponty, Edmund Husserl ilgilendiği filozoflardandır. İlgilendiği alanlar : Normatif Etik, Varolusculuk, Bilgi Felsefesi,Zihin Felsefesi, Fenomenoloji,Estetik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz