“Ölümsüzlüğe inanmak göze alınabilir bir deliliktir.” (Platon, 2019; s.124.)
Phaidon diyaloğu, Sokrates’in hayatının son anlarını konu edinerek, özellikle ölüm ötesi deneyimler ve düalizm gibi metafizik temalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu diyalog, klasik tragedya ögeleri taşıyarak, Sokrates’in son anlarında Kebes ve Simmias gibi diyalog katılımcılarıyla gerçekleştirdiği derinlemesine argümanlar aracılığıyla ruhun ölümsüzlüğü konusunda kapsamlı bir tartışmayı içermektedir.
Phaidon’a Dair
Eski dönemlerde “Ruh Üzerine” adıyla da tanınan Phaidon, Sokrates’in Atina’daki cezaevinde geçirdiği son saatlerini ve yaşamının sonunu tasvir eden bir dramdır. Elis’teki evine dönerken, o sırada yanında olan yakın arkadaşlarından biri, Phaidon, Mora Yarımadası’ndaki Phlius’ta mola verir. Orada, Güney İtalya’dan sürüldüklerinden beri oraya yerleşmiş olan bir grup Pythagorasçıya her şeyi anlatır. Pisagorcular ruhun ölümsüzlüğüne ve insan ya da hayvan formunda reenkarnasyonuna olan inançlarıyla ve bunun sonucunda mümkün olan en iyi sonraki yaşamı kazanmak için bedenle kirlenmekten kaçınarak kişinin ruhunu saf tutma kaygısıyla tanınırlar. Sokrates tüm bu temaları ruhun ölümsüzlüğüne dair kendi tartışmasında Kebes ve Simmias’a işler. (Plato, 1997)
Phaidon, ruh-beden dualizmi konusunda detaylı diyaloglara sahip bir eserdir. Bu diyaloglar, metni zenginleştirmek adına uzun pasajlardan oluşmaktadır. Metni kapsamlı hale getirecek olan bu diyaloglar, ilgili yerlerin belirli paragraf numaraları ile referanslandırılması şeklinde sunulmuştur. Okuyucuyu esere dair merak uyandırma hedefi doğrultusunda, metin içeriği yerine paragraf numaralarının vurgulanması tercih edilmiştir.
Platon’un Phaidon diyaloğunda ruh-beden ayrımı ile ilk söylemi 64c’de görüyoruz. 64c’de Platon ölümü, ruhun bedenden ayrılması ve ruhun kendi başına varlığını idame etmesi olarak ifade eder. Platon’un bu pasajda ölüme değinmesinin sebebi Sokrates’in bu pasajdan önce felsefecinin ölümü olgunlukla karşıladığından ve filozofların ölüm sonrası için çalıştıkları ifadelerine yer vermesinden sebeptir. Sokrates’in son anlarına işaret eden diyalogta ölüme karşı bu tavır Kebes ve Simmias tarafından takdir toplar. Sokrates’in son anlarında felsefi olgunlukla ölümü karşılamış olması ve öğrencilerine son anlarında bile öğretme isteği dikkat çekmektedir. (Plato, 1997)
Phaidon’da Dualizm
64 numaralı pasaj boyunca da bedeni hazları küçümseyen filozof, 64e’de bedeni göz ardı edip ruhla ilgilenmesi gerektiğini savunan görüşlerini serdeder. 65b’de ruhun hakikatine kavuşmasının bedenle olamayacağını belirtir. Ruh, bedenle yola çıkarsa açık bir şekilde kandırılacaktır. 65c’de ise ruhun bedene ait duyma, görme, haz ve acı gibi yetiler olmadan daha sağlam bir düşünüşe sahip olacağından bahseder ve bedenden uzak kaldıkça hakikati daha iyi anlayacağını belirtir. 65e’de Platon şu soruyu sorar: “Gerçek olan şeyler beden tarafından mı algılanır?” Soru İdealar Kuramı’na okuyucuyu hazırlamak niyetiyle mi sorulmuştur, bu husus bir okuyucu olarak beni düşündürmektedir. (Plato, 1997)
66b-e’de, 65’de olduğu gibi bedenin hakikate ruhu ulaştıramayacağından bahseder. Bunun sebebinin bedenin açlık, hastalık, arzu, korku, heyecan ve benzeri duygularla sürekli sorunlar çıkartmasıdır. Bu durumlar sebebiyle anlık bile olsa hakikat beden ile düşünülmemektedir. Platon devamında mal ve para hırsından kaynaklanan arzuların bedeni hakikatlerden uzaklaştırdığına değinmektedir. Bedenin ruha fırsat verip hakikati düşünmesine olanak tanısa da hataların zuhur edeceğini ve bu hataların gerçeği görmeye engel teşkil edeceğini ifade etmektedir. Bu ifadelerin sonunda Platon şu çıkarıma varır: varlığın hakikatinin anlaşılması ve hakikate ulaşılması, beden ile ruhun ayrılması ile mümkündür. Bilgeliğe yaşarken değil ölümden sonra kavuşulacağı sonucuna varır. Çünkü ruh bedenden ayrıldıktan sonra tek başına kalacaktır ve bu şekilde varlıkların hakikatinin ancak ölümden sonra kavranabileceğini vurgulamaktadır. 67b’de ruhun bedenden kurtulacağını ve aynı tür canlılarla birlikte yaşayacağımızı ifade etmektedir. (Plato, 1997)
Döngüsel Argüman
70a’da Sokrates’in muhataplarından biri olan Kebes ruhun ölümden sonra yok olacağını vurgular. Sokrates bu sorudan sonra diyalog boyunca ruhun ölümsüzlüğünü argümanlarıyla kanıtlayacaktır. Burada Döngüsel Argüman ile ilk cevabını verir. 70c’den başlayarak 70e’nin sonuna kadar bu argüman ile ilgili örnekler verir. Ölüler dünyasına ulaşan ruhlar, içinde yaşadığımız bu dünyadan gitmekteler ve bu dünyaya ulaşan ruhlar da ölüler dünyasından gelmektedirler. Savunduğu doktrin budur. Eğer bir şey, bir yolla meydana geliyorsa, bunun tersi de mutlaka söz konusudur: bir şey küçülüyorsa, mutlaka baştan büyük olmalıdır; bir şey adilse, mutlaka baştan gayri-adildir; bir şey uyanık ise, baştan mutlaka uyuyor olması gerekmektedir. Platon bunu zıtların ‘var olma’larına dair genel bir prensip olarak görür. 71c’de yaşam ve ölümün bu şekilde karşıtlık oluşturduğunu ve bunların birbirlerini doğurduklarını belirtir. Bu şekilde iki doğuşun gerçekleşebileceğini söyler. 70e’de Sokrates sorularla Kebes’e yaşamdan ölümün ölümden yaşamın doğacağını söyletir. Sokrates soruların devamında 72’de reenkarnasyon inancına yol açar. Ölüerin yaşayanlardan, yaşayanların ölülerden doğacağı sonucundan yola çıkarak ölü ruhların belli bir yerde beklediklerini ve yeniden doğuş için hazırlandıklarını söyler. 72e’de ise yaşamsal döngünün olmasının yanında iyi ruhların mutlu, kötü ruhlarında hüzünlü bir son beklediğini ifade eder. (Platon, 2019)
Anamnesis Kuramı
73’de ise Platon ruhun ölümsüzlüğüne ikinci bir argüman olarak anamnesis kuramına yer verir. Bilmenin önceden hatırladıklarımız olduğunu söyleyen Platon bu durumun ruhun ölümsüzlüğüne kanıt teşkil ettiğini savunur. Menon diyoluğunda da ruhun ölümsüzlüğü konusunda bu kurama değinir. Anamnesis kuramına göre, matematik ve geometri de dâhil olmak üzere bütün bilimlerin öğrenilmesi bir hatırlatma süreci iledir. Platon bu pasajda ruhun bedenle birleşmeden önce başka bir yerde de var olmasa dahi bu sürecin gerçekleşemeyeceğini ifade eder. Sokrates burada Simmias’ın kuşkulandığını düşünür. Simmias kuşkulanmadığını ancak nasıl olduğunu anlamak istediğini söyler. Diyalogun devamında aşığın lire ve sevgilisine ait bir şey gördüğünde sevgilinin hayalinin canlanmasını örnek verir. 75b’de ise Simmias’ı daha çok ikna etmek üzere doğduğumuzda duyu organlarını kullanıp kullanamadığımızı sorar, evet cevabına binaen bilgiyi doğmadan önce hatırladığımızı söyler. (Platon, 2019)
75d’de ise Sokrates eşitlik, küçüklük ve benzerlik kavramlarının yanı sıra mutlak güzellik, adalet, iyilik gibi kavramlarına ait özelliklerin ve mutlak bilgisine sahip olacağımız tüm bilgilerin özelliklerinin bilgisine doğmadan önce sahip olduğunu ifade eder. Sokrates sonrasında bilmek denilen şeyin öğrenilenleri korumak, unutmak denilen şeyin ise öğrenilenleri yitirmek olduğunu söyler. 76a’da ise unutulan bir şeyin çağrışım yoluyla elde edilebileceğinin mümkün olduğunu belirtir. 76c’de şu sonuca varır: ruhlar ölmeden önce bedenden bağımsız bir var oluşa ve yukarıda bahsi geçen bilgilere sahiptir. 76d’de Sokrates bu bilgileri öğrenir öğrenmez mi unuttuğumuzu yoksa başka bir zaman diliminde mi unuttuğumuzu sorar. İlk öğrenmeye de değinilebilecek bu pasajda Platon varlıkların özlerinin de ruhlar ile birlikte yaratıldığını ifade eder. 78d’de ise Sokrates bu varlık özlerinin aynı kaldığını ve değişime uğramadığını belirtir. (Platon, 2019)
Anamnesis kuramından yola devam eden Platon görülebilir ve görülemeyen arasındaki farkı ruh ve beden üstünden sorar. Görülemeyenin değişmediğini fakat görülebilirin değişime uğradığını 79. Pasaj itibariyle ifade eder. Sokrates bedenin görülüp görülemediğini sorar aldığı cevap görülebilir şeklindedir. Devamında ruhu sorar ve ruhun da görülemediği cevabını alır. Cevapların neticesinde ruh görülemiyorsa görülmeyene benzer, beden ise görülebilene benzer çıkarımını yapar. Ruh, bedenle ilişkisi sonucunda bedenin işlevleri olan görme, duyma gibi duyu faaliyetlerine dahil olur. Platon’a göre duyular aracılığıyla bir şeyin araştırılması bedenin kullanılması anlamına gelir. Ruh, beden ile birlikte hareke ettiğinde değişebilen şeyler tarafından ele geçirilebilir ve Platon’un tabiriyle sarhoşmuşçasına başı dönebilir. Fakat tek hareket ettiğinde sonsuz ve asla değişmeyecek şeylere karşı bir yönelim gerçekleştirir. Böyle bir yönelmede gerçek tabiatını bulur ve düşünme denilen eylem bu şekilde gerçekleştirilir.(Platon, 2019)
Beden-Ruh İlişkisi
80a’da beden konusuna değinen Platon bedenin doğası gereği kölelik ve boyun eğmeye uygun olup ruh ise hükmetmeye ve komutanlık etmeye uygundur. Bedenin bu bakımından ölümlü olana ruhun ise Tanrısal olana benzediğini ifade eder. 80b’de ise sonuç olarak ruhu ilahi, tinsel, ölmeyen, dağılmayan ve sabit olan olarak tarif eder. Beden ise tam karşıtı olarak maddi, ölümlü, dağılan ve aynı kalana benzer. Bu sebeple ruh dağılmazken beden hemen dağılır. 80d itibariyle Platon cesedin başına geleceklerden ve ruhun yolculuğundan bahseder. Beden dağılmaya bir süre direnç gösterir fakat doğası gereği dağılır. Ruh ise gitmesi gereken mevkiiye doğru yol alır. Gittiğinde ise bedenden yanına hiçbir şey götürmez.
Ruhun istikameti tanrısal olana, ölümsüz olana doğrudur. Ruh tüm menfi duygulardan arınır ve tanrısal olanla yaşar (81a). 81b de ruhun bedenden sonraki durumu tartışılır. Platon’a göre bedenin isteklerine kapılan ruh kirlenmiş olup saf değildir. Ruh bedenle birlikte hareket ettiğinden görülmeyene de duyduğu korkuyla ölüme karşı bir tepki oluşturur. Ruh bu şekilde bedenden ayrılırken saf olana karışır ve bir karartı şeklinde dolaşır. Buradaki ruhlardan kasıt kötülere ait ruhtur. (Platon, 2019)
Kötü Ruhların Akıbeti
Geçmişte yaptıklarının cezasını kötü ruhlar bu şekilde çeker. Beden sevgisi onları başka bir bedene girene kadar kovalar. Burada Platon’un reenkarnasyon anlayışının kötü ruhlarla ilgisi ortaya serilmektedir. Platon’a göre beden sevgisine sahip kötü ruhlar bir başka bedenin içine hapsolmak isterler. 81b’de dünyevi zevklere, haksızlık ve hırsızlığa müptela olan ruhların hayvanların bedenlerine hapsolacakları belirtilmektedir. Platon 82a’da en mutlu ruhların felsefeden yoksun çalışkan ve ahlaklı ruhların olduğunu ifade eder. Bunlar filozof olmadıkları için Tanrı katına alınmayacaklardır. Bu ruhlar karınca, arı ve insan gibi bedenlere gireceklerdir (82b-c). Platon özellikle 81a-82c arasında tenasüh anlayışını ortaya koyar. Filozofa göre, iyi ruhlar yumuşak tabiatlı bedenlere, kötü ruhlar ise yırtıcı hayvanların bedenine gireceklerdir. Filozoflar haricinde hiçbir ruh Tanrı katına ulaşamayacaklardır. Platon tanrılar katına ulaşımın ancak bilgiyle olacağını vurgulamaktadır. (Platon, 2019)
Ruhun Epistemolojik ve Ontolojik Önceliği
Felsefe Platon’a göre ruhu bedene karşı cesaretlendirir ve bedenin bağlarından kurtarmaya çalışır. 83b’de felsefenin duyu organlarının algılarının sahteliğini ortaya çıkardığını vurgular. Felsefe insanın içe yöneltir ve bu şekilde gördüklerinin sahte olduğunu kavratmaya çalışır. 83d’de mutluluk ve acı gibi durumları bir çiviye benzetir ve ruhu bedene çivilediğini ifade eder. Bu şekilde ruh bedenin sevdiği şeylerden zevk almaya başlar. Ruh bu şekilde bedeni arzulara yoğunlaşırsa ilahi ve tinsel olandan uzaklaşır. Fakat 84b’de felsefe ile arzular dizginlenir ve aklın peşinden gidilir. Hakikat arayışına girer ve ruh felsefe sayesinde bedenin sebep olduğu mutsuzluktan kurtuluşa varır.(Platon, 2019)
Kebes 87a’da ruhun bedenden önce varlığını kabul ettiğini fakat ölümden sonra varlığını devam ettiremeyceğini konusunda şüphelerinin olduğunu ifade eder. Buna karşılık Sokrates, 91’de sorusunu tekrarlar ve Kebes’in ruhun birçok bedene girdikten sonra kendisinin de yok olup olmadığı, beden ve ruh ile ilgili yok oluş ile ilgili şüphelerinin olduğu sorusunu tekrarlar.(Platon, 2019)
Platon 105 itibariyle tekrardan ruhun ölümsüz olduğunu savunur. 105c’de bedene ruhun canlılık verdiğinden bahsedilir. Ruhun nerede olursa olsun bir canlılık getireceğini ifade eder. Hayatın karşıtını soran Sokrates ölüm cevabına binaen ruhunda karşıtını kabul edeceğini 105e’de ruhun ölümü kabul etmeyeceği sonucuna varır. 106d’de ise ölümsüz olanın yok olmazlığı konusunda hemfikir olmak gerektiğini Kebes’in sorularına yönelik ifade eder.
Ölüm Sonrası
106e’de insana ölümün gelmesi ile birlikte kendisinde yok olacak parçasının gideceğine ve ölümsüz tarafının yoluna devam edeceğini söyler. 107d-e/108b’ye kadar insanın ruh yolculuğundan bahseder. Bu yolculukta melek rehberlerin ruhları gitmeleri gereken yer konusunda rehberlik edeceğini belirtmektedir. Bu ruhlar aleminde gerekeni yaşayan ruh tekrar bu rehberler tarafından yaşama döndürülecektir. Hikmet sahibi ruh ise rehberini takip eder. 108c itibariyle iyi, kötü ve bilge ruhların başına geleceklerden bahsedilir. Diğer bir yaşam formu zikredilir. Kötü ruhlara rehberlik etmek isteyenin olmayacağını ve bu yüzden boş boş dolanacağını söyler. İyi ruhlar ise rehberlerini takip edip gitmesi gereken yerlere kolayca ulaşacaktır. Bu bölümden Sokrates’in ölümüne kadar ruhların başına gelecek hallerden ve ölüler diyarından bahsetmektedir.(Platon, 2019)
Sonuç
Platon’un Phaidon diyalogu, döngüsellik argümanı, karşıtlık argümanı, anamnesis ve benzerlik argümanıyla ruhun ölümsüzlüğünü kanıtlar. İşaret ettiğim yerde İdealar Kuramına da bir gönderme olduğunu sezinlemekteyim. Olgunluk dönemi diyaloglarından olan Phaidon diyalogu filozofun ruh ve beden anlayışı hakkında oldukça malumat verir. Tenasüh inancına da yer veren filozof, hikmet arayışında bulunanların ilahi olana kavuşabileceğini ifade eder. Özetle bu diyalog Platon’un düalizmini açığa çıkartır. Aynı zamanda ölüm sonrası hakkında da detaylı bilgi verir.
Kaynakça
- Plato. (1997). Complete Works. (J. M. Cooper, Ed.) Indianapolis: Hackett Publishing Company.
- Platon. (2019). Phaidon. (F. Akderin, Çev.) İstanbul: Say Yayınları.