Gerek geleneksel söylem içerisinde gerek felsefi doktrinlerle gerekse inançlarla insana vurgulanan şey diğerkâmlıktır. Kişinin kendisini bir başkası için feda etmesi, her daim bir başkasının çıkarlarını gözetmesi, kendi menfaatini öncelemekten kaçınılması salık verilir. Rand’a göre bu alturizm etiği toplumun şu anda bulunduğu felaketin sebebidir. Ona göre insan rasyonel doğası gereği bencil olmak ve kendi çıkarlarını düşünmek zorundadır. Popüler söylem içerisinde insanın bir başkasını düşünmeksizin sadece kendi çıkarlarını düşünmesi ve bu çıkarlarını gerçekleştirmek için hiçbir zemin tanımaması anlamına gelen bencillik, sözlükte“ insanın kendi çıkarlarını düşünmesi” olarak geçer. Peki, insanın kendi çıkarlarını düşünmesi neden kötüdür ya da kötü müdür?
İşte, Kant ve diğer birçok filozofun aksine Rand, insanın kendi çıkarlarını düşünmesini ahlak sisteminin temeline koyar. Ona göre insanın eylemi kendisine fayda sağladığı ölçüde ahlakidir. Tam da burada Ayn Rand, insanın özgürlüğü, bireysel hakları ve hayatta kalma zorunluluğu bağlamında bencilliğin gerekliliğini savunur ve kurtarmamız gereken ilk şeyin bencillik olduğunu söyler.
Rand’ın ahlak felsefesi, savunucusu olduğu kapitalizm ile ilintilidir. Kapitalizm Bilinmeyen İdeal adlı kitabında rasyonel bir varlığın hayatı için en uygun sistemin kapitalizm olduğunu söyler. Ona göre ABD’de dahi kapitalizm yanlış anlaşılmış ve uygulanmıştır. En koyu kapitalistlerin dahi kapitalizmi anlamadığını söyler. Toplumu içlerinde bulundukları bu sefaletten kurtaracak yegâne sistem kapitalizm iken, o (kapitalizm) anlamı ve değeri bilinmeden yitenler arasındadır. Ona göre kabilecilik fikri anlaşılmadan kapitalizm de anlaşılmaz. Gökyüzü ile ilgilenen fakat münferit yıldızları incelemekten kaçınan bir gökbilimcisinin temeli nasıl zayıf ise, münferit olarak insanı göz ardı edip toplumu incelemeye kalkanın sistemi de o derece zayıftır. Toplum diye bir varlık yoktur, tek tek insanlar vardır. Toplum, ekonomik formüllerle de belirlenemez. Dolayısıyla tek tek insanların rasyonel yetileri, iradeleri ve seçimleri olarak bakmak yerine bir bütün olarak onları formüle etmek, birini diğerine dikte etmektir. Bu durumda şunu sorarız; İnsan, kendi kişiliğine, aklın, çalışmasına sahip olan bağımsız bir birey midir yoksa kabilenin istediği gibi tasarrufta bulunabildiği, hayatının gidişatı hakkında talimatlar verebildiği hatta çalışmasını kontrol edip ürettiklerini çalabildiği bir mal mıdır? (Rand, Kapitalizm Bilinmeyen İdeal,2024) Dolayısıyla insan özgür müdür? Sorusuna “evet”, cevabını veren tek sistem kapitalizmdir çünkü o bireysel hakları garanti altına alır. Rand’ın sisteminde birey, özgürlük ve rasyonalite başı çeken unsurlardır.
Objektivizim Etiği
Rand’ın objektivsit etiği alturizmin tam karşısına kuruludur. Alturizm, insana kendi çıkarlarıyla ilgilenmesinin, çıkarları ne olursa olsun kötü olduğunu dikte eder. Bu etiğe göre (alturizm) başkalarının çıkarına yönelik herhangi bir eylem iyi, kişinin kendi çıkarına yönelik herhangi bir eylem ise kötüdür. (Rand, Bencilliğin Erdemi,2021) Rand’a göre eylemin iyiliğini veya kötülüğünü belirleyen şey, kimin için olduğudur. Bu ise rasyonalitenin dışındadır ve zaten hiçbir filozof rasyonel bir ahlak sistemi geliştirmemiştir. Onların yaptığı şey, Tanrı yerine toplumu koymak ve iyinin ölçütünü toplum yapmaktır. Objektivist etiğin objektif olması ise değişmeyen gerçekliklerden oluşmasıdır. O, esasen doğanın kendisidir. Doğayı ister reddedin ister kabul edin o kendi gerçekliği ile orada durur. Objektivizm, hisler, kaprisler ya da arzularla örülü sisteme dayanmaz. (Rand,2021) Dolayısıyla Rand’ın sisteminin en önemli ayağı bencilliğin yanında akılcılıktır da. Çünkü O’na göre insanın hayatta kalması için kendisini düşünmesinin yanında bir de akılcı olması gerekir. Hayvanlarla insanların hayatta kalma biçimini kıyaslayan Rand, insanların otomatik hayatta kalma sistemlerinin olmadığını söyler. Hisleri ona neyin iyi neyin kötü olduğunu, hangi amaçları izlemesi hangilerinden kaçınması gerektiğini öğretmez. Bunları öğrenmek için bilincini keşfetmek zorundadır. Bilince sahip canlılar için hayatta kalmanın tek yolu bilinçli olmaktır bunun ise tek yolu akıldır. Rand’a göre nasıl ki bitkiler için hayatta kalma yolları onlara uygunsa ve hayvanlar için yetersizse insan da hayvanlar gibi sırf algılamalarla hayatta kalamaz. Açlık hissi besine yönlendirir fakat besini nasıl elde edeceğini söylemez. Dolayısıyla neyin iyi neyin kötü olduğunu otomatik olarak bilemeyen bir canlı kendisi için de bunu bilemez. Bunu bilebilmesi için kör ısrarlara ve rastgele davranışlara ısrar etmekten ziyade aklını kullanmaya düşünce üretmeye muhtaçtır. İnsan buna karşı çıkmakta özgürdür fakat bu özgürlük insanın kendisini yok etmeye doğru gittiği bir özgürlüktür.
“Öyleyse insanın peşinden koşacağı doğru amaçlar nelerdir? Onun hayatta kalmasının gerektirdiği değerler nelerdir? Bu etik biliminin cevaplaması gereken bir sorudur ve baylar bayanlar, insanın bir ahlak sistemine ihtiyaç duymasının sebebi işte budur” (Rand, 2021,s.31)
Rand’a göre etiğin işlevi mezar ötesi değil insanın bizzat bu dünyada yaşamasını sağlamaktır. dolayısıyla akılcı bir varlığın hayatı için uygun olan şey iyi, uygun olmayan kötüdür. Fakat ona göre akılcı olmak bir tercihtir; insanca yaşam ve intihar eden bir hayvan olma noktasındaki bir tercih. Değerin ve erdemin kendisi tercihlerden doğar. Tercihler yoksa esasen değerler ve erdemler de olmaz. Söz gelimi insanın cesurluk noktasındaki erdemi elde etmek için tercih hakkına sahip olabileceği bir durumla karşı karşıya kalmalıdır. İnsan da yaşamını sürdürmeyi tercihle öğrenmek durumundadır. İşte, objektivist ahlakın değer standardı da insanın hayatıdır. İnsanın hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu her şey aklı tarafından keşfedilmek ve kendisi tarafından üretilmek zorundadır. Bir hayvanın hayatı üreme ya da yiyecek döngüsünde tekrarlanır. Oysa insanın yaşamı bir sürekliliğin içindedir. İyi ve kötü tercihi için yaşamının tüm dakikalarına ihtiyacı vardır. Bu ise arzulardan ve hislerden ziyade amaç, değer ve hayat şartlarını değerlendirmesi, akletmesi ile mümkündür. İnsanın insan olarak hayatta kalması için gereken şey, ifadesinin Rand’da karşılığı budur. Etiğin temel işlevi hayatta kalmayı sağlamaktır. Akla, rasyonalieye karşı olan tutum ise ahlaka aykırıdır. Aklını kullanmayan kişiler, diktatörler, toplumlar olmuştur. Onlar ise karşılığını ceza sistemi ile görürler.
Bencilliğin Erdemi’nde Rand, buna ek olarak bir de diktatörlerin hayatlarına dikkat çeker. Ona göre diktatörler akılcı bir yaşam ve sistem kurmadıkları ve başkalarının hayatlarını gasp ettikleri için hayatının bir döneminde cezalandırılırlar. Dolayısıyla objektivist etiğin temel prensibi insanın kendi başına bir amaç olduğu, kendisini başka insanlar için kurban etmeden kendisi için yaşamak olduğudur. İnsanın kendisi için yaşaması kendi mutluluğu için de en yüksek ahlaki değerdir. Rand’da yaşama uğraşı ile mutluluk arayışı aynı şeylerdir. Mutluluk, yaşamın başarılı halidir. Kişi mutluluğu yaşamını asıl amaç olarak görmesiyle elde eder.
Bu durumda Rand’ın insanını toplum içerisinde nasıl konumlandırabiliriz, onun insanının asosyal olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır. Başa dönecek olursak onun sistemi kapitalizm ile oldukça ilişkilidir. Ona göre karşılık beklenilmeyen hiçbir şey yoktur. Olduğu sanılan şey ise yanılsamadan ibarettir. Sevgi ve diğer tüm değerler bir ticarettir. Söz gelimi sevgi de memnuniyete karşılık olarak yapılan manevi bir ödemedir. Dolayısıyla insan toplum içinde bulunmaktan iki önemli kazanç elde eder; bilgi ve alışveriş. Ve bu iki unsur da bireyin kendine olan faydasıdır.
Sonuç olarak objektivist etiğinde Rand şunu söyler, insana doğruları ve yanlışları otomatik bir sistemle verilmemiştir. İnsan hayata dair bilgi üretmek için yaşamının tüm dakikalarına ihtiyacı olan bütüncül bir varlıktır. Onun neyin iyi neyin doğru olduğunu gösteren otomatik bir sistemi de yoktur. O, bunlar hakkındaki bilgiyi aklederek tecrübeleriyle sahip olur. Dolayısıyla insanın hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu yegâne şey akıldır. İnsanın nihai amacı ise hayatta kalmaktır. Etik, burada işlev görür. O, mezar ötesinin değil şimdinin gereksinimidir ve insana hayatta kalacak değerler sunar. Dolayısıyla insanın kendi çıkarlarını düşünmekten önce karşıdaki insanın çıkarını düşünmesinin, kendini feda etmesinin, bağlı olduğu topluluğu öncelemesinin karşılığı Rand’da yoktur. Bireycilik, bencillik ve akıl hayatta kalmak zorundalığı taşıyan insanın rasyonel prensipler olmalıdır. Aksi takdirde insan uçuruma yuvarlanmayı seçecektir.
Rand, bencilliği övmekte haklıdır, tabii doğru yorumlanması kaydıyla. Bencillik yani kişinin kendi çıkarını düşünmesi erdemdir. Bu erdem, kişiyi kendi üzerine eğilmesini ve kendi aklını gerçekleştirmesinin ilk adımıdır. Başkasının aklına takılı kalıp o akılla yaşayan bir kişi Rand’ın da dediği gibi yok edicisinin peşinden gider. Kendi aklını yetkinleştirmeye çalışmak her ne kadar söylem içerisinde hoş karşılanmamış olsa da hayatta kalmanın, ortak çıkar üretmenin ve değerlerini daha iyi belirlemenin yoludur. Aklını kullandıkça kendisine potansiyel olarak verili olan parlamaya başlar. Ve bir ahlaktan, erdemden bahsedeceksek iyiyi kötü olandan ayırt etme gücü olan aklı yan yollara atmamız mümkün görünmemekte. Bu bağlamda Rand’ın akılcılığı, kuvve olanı yetkinleştirmek bağlamında önemlidir. Fakat insan duygularıyla örülü bir canlıdır. Akıllı bir varlık değil fakat akıl potansiyeli taşıyan bir varlıktır. Dolayısıyla duygularını eğitmeden aklını yetkinleştirmeden kendi üzerine çıkarcılıkta bulunması erdemli bencillikten ziyade kör bencilliğe götürebilir. Rand’ın kastının kör bencillik olmadığı kanısındayım.
Rand’ın meşru müdaafa hariç kimse bir diğerine karşı fiziksel güç başlatamaz prensibi zor durumlar için geçerli olup olmadığı şüpheli gözüküyor. Söz gelimi herkes kendi hayatını korumak ve kendi çıkarlarını düşünmek mecburiyetinde olduğunda bir sebeple elinde hiçbir kaynağı kalmamış kişilerin, türlü imkânlara sahip kişilere karşı güç kullanmak istemesinin yanlışlığı açıklanamaz kalır. Rand, burada kişisel çıkarı korumak adına şiddetin neden aykırı olduğunu gerekçelendiremez. Çünkü Rand’a göre iyi olan kişinin hayatta kalması için yapılan eylemlerdir. Kişisel çıkar ve şiddet çatışkısında objektivist etiğin açıklamaları da yeterli gelmemekte.
Diktatör örneğinde Rand, onların cezalarını hayatlarında çekmiş olduklarını söyler. Fakat bu ceza ne kadar tatmin edicidir ve yeterince güçlü olan, hayatta kalmak için tüm imkânlara sahip olan bir kişi neden ahlaka ihtiyaç duyar?
Kaynakça
- Rand, A. (2004). Kapitalizm Bilinmeyen İdeal. İstanbul: Plato.
- Rand, A. (2021). Bencilliğin Erdemi. İstanbul: Pegasus.