Cumartesi, Şubat 1, 2025

Andrey Zvyagintsev Sinemasında Birey Üzerindeki Otoritenin Dönüşümü: The Return (2003)

-

EDİTÖR:
Emir Omala

-

Andrey Zvyagintsev ve Sinemasının Önemi

Modern Rus sinemasının takdir gören yönetmenlerinden biri olan Andrey Zvyagintsev, Rus toplumunun sert gerçekliğine ayna tutan titizliğinin yanı sıra etik yönüyle karmaşık filmleri ile tanınmıştır. Zvyagintsev’in sinemaya yolculuğu, Sibirya’daki bir drama okulundan mezun olduktan sonra Moskova’daki prestijli Rus Tiyatro Sanatları Akademisi’ne katılarak aktör olma yolunda ilerlemesi ile başlamıştır (The Cinematheque, 2019). İlk uzun metrajlı filmi The Return (2003), Venedik Film Festivali‘nde Altın Aslan ödülünü kazanmıştır. Zvyagintsev’in baba-oğul ilişkisinin mistik hikayesini anlatan bu başyapıtı, döneminde Sovyet sinemasının öncüsü olan Tarkovsky sineması ile belli başlı yönlerde karşılaştırılmıştır.

Andrey Zvyagintsev

Zvyagintsev’in yönetmenliğini üstlendiği filmlerde Tarkovsky sinemasının ciddi etkileri görülmektedir. Saydam (2023), Zvygaintsev ile gerçekleştirdiği söyleşide sinemada kendisini etkileyen yönetmenlerden ve izlediği filmlerden yola çıkarak, 1950’lerden 70’lere kadar pek çok yönetmenin filmlerini seyrettiğini ve sevdiğini söylemiştir. Bunların arasında Bergman, Kurosawa, Bresson, Aleksei German, Tarkovsky, Wenders vb. yönetmenlerin sinemasını sevdiğini ve onlardan etkilendiğini belirtmiştir. Bahsettiği süre zarfında sinemaya tutkuyla bağlı olduğunu ve sürekli film izlediğini vurgulamıştır. İzlediği filmler arasında Tarkovsky’nin Andrey Rublyov (1966) filmi hakkında, kendisini çok etkilediğini ve sinemaya karşı bakışını büyük ölçüde değiştirdiğini dile getirmiştir.

Andrey Rublev (1966)

“Bilgeliğin arttığı yerde keder de artar ve bilgisini arttıran derdini de arttırır.”

Andrey Tarkovski, Andrey Rublev (1966)

Zvyagintsev’in filmografisindeki soluk renk paleti ve dinsel-kültürel sembollerin kullanımı Tarkovsky’nin filmografisi ile benzerlik göstermektedir. Anais Cabart’a göre Zvyagintsev’in odak noktası, karakter ve senaryo gelişiminden ziyade biçimsel yeniliklere odaklanmıştır. Bu nedenle sosyalist gerçekçilik akımından uzak bir görüşe sahiptir (Cura, 2017).

Zvyagintsev’in The Return (2003) Filminde Yansıttığı Anne Karakteri

Zvyagintsev’in sanat anlayışı, Natüralist Belgesel akımına 2009’da yayımladığı manifestoyla dahil edilmiştir. Yönetmen, gereksiz ayrıntıları vermekten kaçınarak sade bir anlatım benimsemiştir. İzleyici ile aracısız bir bağ kurmayı tercih etmiştir. Aynı zamanda izleyicinin kendi deneyimlerini kullanarak filmi çözümleyebilmesine olanak sağlamıştır (Cura, 2017).

Rusya’nın 2000’li yılların başından itibaren popüler sinema anlayışında yer tutan erkeklik temsilleri genellikle hegemonik erkeklik değerlerine uymaktadır. Ancak Zvyagintsev sinemasındaki erkek karakterler, bu değerlere sahip olmalarına rağmen benimsenmiş güç karşısında yenik düşmektedirler. Popüler sinemada sıklıkla rastlanan kahramanların zafer kazanmalarının aksine Zvyagintsev sinemasında erkek temsillerinin güçlerini kaybetmeleri vurgulanmıştır (Cura, 2017). Bununla birlikte Zvyagintsev’in yönetim tarzı ve film temaları, Tarkovsky’nin etkisine uğrayarak şekillenmiş gibi görünmektedir. Bunun yanı sıra Zvyagintsev biçimsel yeniliklere ve gizeme odaklanarak kendine özgü bir sinema tarzı yaratmış ve erkeklik temsillerini farklı bir perspektiften ele almıştır (Cura, 2017).

The Return (2003) filmi, iki kardeşin 12 sene sonra ansızın eve dönen babaları ile yaşadıkları yolculuğu konu almıştır. Zvyagintsev, Rus toplumundaki görünmeyen sorunları estetize ederken toplumun içinde bulunduğu mevcut durumu politik yönüyle eleştiren ve umutsuzluğu yansıtan bir yaklaşımla sergilemiştir. Zvyagintsev bunu, izleyiciyi düşünmeye teşvik eden ve toplum gerçekliğiyle yüzleştirmeyi amaçlayan bir yapıyla seyirciye sunmuştur (Süar Oral, 2018).

Zvyagintsev’in The Return (2003) Filmi Setinden

Baba-Oğul İlişkisinin Temsil Yönü

The Return (2003) filminin açılış sekansı, gözetleme kulesine çıkan bir grup arkadaşın sırasıyla denize atlayışlarının verildiği sahne ile başlar. Ivan ve Andrei atlayış sırasında beklerken atlayışını gerçekleştiren bir çocuk kuleden atlayamayanların birer ödlek oldukları çıkarımında bulunur. Bunun üzerine iki kardeşin akranları tarafından uygulanan bu tahakküme karşı aldıkları karar birbirlerini destekler biçimde olmamıştır. Ivan, Andrei’e merdiveni kullanmak istediğini belirtirken Andrei ise akranlarına karşı ispatlama isteği duyduğu gücünü burada göstermeyi seçmiştir.

The Return (2003)

Tüm grup atlayışı gerçekleştirdikten sonra Ivan kulede tek başına kalmıştır. Yükseklik korkusu olan Ivan, bu atlayışı gerçekleştiremez ve merdivenleri kullanarak kuleden inebilme cesareti gösteremez. Andrei de dahil olmak üzere gruptaki herkes Ivan’a karşı aşağılayıcı ithamlarında bulunarak orayı terk ederler. O anda Ivan korku halinde kulenin tepesinde beklerken annesi gelir. Ivan için annesi kurtarıcı hükmündedir. Annesi merdivenleri çıkarak kulenin tepesine varır. Ona sarılır ve merdivenleri kullanarak aşağı inmesi gerektiğini söyler. Ivan ise annesine eğer atlayışı gerçekleştirmezse arkadaşları tarafından aşağılanacağından söz eder. Annesi bu düşüncesinin yanlış olduğunu belirtip merdivenleri kullanarak kuleden inmesi yönünde ikna etmeyi başarmıştır. Ivan’ın yaşamında baba varlığını hiç tatmayışının etkisiyle ataerkil toplumun kabul gördüğü otoriteye karşı annesiyle olan güçlü ve kutsal bağını şöyle ifade etmiştir: “Anne, burada oturuyordum, bir de çok korkmuştum. Gelmemiş olsaydın ölürdüm.” (The Return, 05:12)

The Return (2003)

Baba figürü, kültürel belleğin oğullara aktarımında birincil ideolojik tahakkümün yanı sıra koruma ve cesaretin sembolüdür. Küçük Ivan ve büyük kardeşi Andrei, karakter olarak tamamen zıt olsalar da başlangıçta ikisi de babalarından yoksun kalmıştır. Bu nedenle cesaretlendirme ve koruma görevi annelerine düşmüştür (Süar Oral, 2018). Ivan’ın arkadaşları onunla yaşanan bu olay üzerinden dalga geçerler. Bunun sonucunda iki kardeş evlerine kavga ederek dönerler. Bu yaşanan çatışma kültürel belleğin inşa ettiği kolektif kimlikle yakından ilişkilidir. Andrei ve arkadaşları ataerkil tahakkümün verdiği kabullere dayanarak Ivan’ı zayıf görmektedirler. Ivan, grubun ortak kabullerine uymakta başarısız olduğu için dışlanmıştır (Süar Oral, 2018).

Ivan’ın ataerkil tahakküme karşı karakter gelişiminde etkili olan annesinin konumu, toplumun genel güç kavramı dayanağına karşı başkaldırı hükmündedir. Andrei’in ise Ivan’dan farklı olarak toplum baskısının etkisiyle yaşamında derin eksikliğini duyduğu baba temsilini, toplum aracılığıyla karakter yapısına aktarabilmeyi aramıştır. Ona göre bunun tek yolu, ataerkil toplumda edineceği kabullerin çevresine karşı davranışsal boyuta geçmesi olacaktır. Ivan’ın ise arkadaş grubunun tahakkümü etkisiyle kavgaya tutuştukları sırada kardeşine “Annem seni öldürecek!” diye çıkışması, topluma karşı güçlü anne rolünün varlığını kardeşine telkin etme ihtiyacından doğmuştur.

Otorite ve Değişim

İki kardeş, kavga ettikten sonra eve doğru koşarak annelerine birbirlerini şikayet etme yarışına girerler. Eve vardıklarında annelerine seslenirler. O sırada anneleri soğuk ve sakin bir tavırla: “İkiniz de susun. Babanız uyuyor!” der. İki kardeş şaşırmış bir ifadeyle: “Kim?” diye sorarlar. Anne hiçbir açıklamada bulunmadan: “Babanız. İçeri girin.” der. Hızla içeriye doğru yol alan iki kardeş, kapısı açık olan bir yatak odasında sırt üstü yatmış bir şekilde buldukları babalarını 12 sene sonra ilk kez görmenin şaşkınlığını yaşarlar.

The Return (2003)

Ivan, hiç tanımadığı babasını görür ancak bunu teyit etmek için hızla koşarak evin çatı katına çıkar. Eski bir sandık içerisinden çıkardığı kitabın sayfasının arasına sıkıştırdığı tek aile fotoğrafına bakar. Bu fotoğraf henüz iki kardeşin bebeklik döneminde babalarıyla çektikleri tek fotoğraftır. Ivan, bu fotoğrafı İbrahim’in oğlu İshak’ı tanrı için kurban edeceğini anlatan resmin olduğu sayfaya sıkıştırmıştır (Süar Oral, 2018).

Süar Oral (2018), Bekki’nin (1996) Türk Mitolojisinde Kurban adlı araştırma makalesinden yola çıkarak; “Eliad üzerinden İbrahim’in oğlunu kurban edişinin Eski-Doğu dünyasında sıkça uygulanan ve ilk çocuğun kurban edilişi pratiğinden başka bir şey olmadığını; ilk çocuğun, çoğunlukla Tanrı’nın çocuğu olarak görüldüğü için onun kurban edilmesinin, Tanrı’ya ait olanın geri verilmesi demek olduğunu belirtmektedir.” ile desteklediği görüşe göre ilk çocuğun kurban ritüelinin filmdeki sembolik anlamı, yönetmenin Tanrı’ya atıfta bulunarak onun değişmez ve hatasız hükümlerini vurgulamasıyla bütünleştirdiğine değinmiştir. Film ilerledikçe Andrei adındaki ilk çocuğun, babasının otoritesine saygı gösterdiğini, ona itaat edip babanın çocuklarına uyguladığı şiddeti sessizce kabul ettiğini belirtmiştir.

The Return (2003)

Zvyagintsev’in buradaki anlatımına ilişkin Saydam (2023) ile gerçekleştirdiği söyleşide Rusya’nın politik durumunu ve dini referansları kullanımını üzerine gelen soruya karşılık, filmlerimde dini referansların olduğunu fakat bunların yanında kültürel referansların da var olduğunu vurgulamıştır. Gündelik yaşam içinde insanın yerini anlatmaya çalıştığın belirtmiştir. İçinde yaşadığı toplumdaki farklı sınıfları kullanmadan film yapmayı anlamsız bulduğunu ifade etmiştir. 

Andrei’in bu davranışlar göstermesindeki açık neden ataerkil tahakkümün oluşturduğu otoriteye boyun eğerek, güçlü anne figürü ile büyümüş olmayı reddetmesidir. Ivan ise tam tersi bir görüşe sahiptir. Otoriteye karşı başkaldıran bir tutum gösterir. Onun için yaşamında söz sahibi olan en önemli kişi annesidir. Annesinin sevgisine olan inancı ve kendisine gösterdiği şefkati güç simgesi olarak benimser. Böylelikle Ivan’da, gerçek sevgi bağının ataerkil tahakkümün oluşturduğu otoriteye karşı oluşturduğu ciddi bir başkaldırı örneği görülür. Bu da toplumda yerleşmiş olan sert yapıya sahip otoritenin, birey üzerindeki değişimini gösteren iyi bir örneği oluşturmuştur.

İki kardeş, babalarıyla ilk kez akşam yemeğinde karşılaşırlar. Her ikisi de masanın köşesine oturur. Anne ve büyükanne de yanlarına yerleşirler. Baba, son olarak masaya katılır ve köşedeki kendi koltuğuna oturur. Masada sessizlik hakimdir. Baba, şarap şişesini alır ve annesi, büyükannesi ve kendisi için kadehlere döker. Çocuklarına da şarap dökmesi için eşine talimat verir (Süar Oral, 2018). Annenin bu otoriteyi reddetmeyerek uyguladığı görülür. Fakat içkinin çocuklar için zararlı oluşunu bildiğinden bardağın yarısına su doldurmayı tercih eder. Daha sonra baba ilk kez yüzleştiği ailesine “Merhaba.” diyerek şarabı içmeleri için öncülük yapar. Baba çocuklarına şarabı beğenip beğenmediklerini sorar. Ivan “Pek sayılmaz.” diyerek yanıtlar. Andrei ise “Ben beğendim. Anne, biraz daha alabilir miyim?” şeklinde babaya karşı olumlu bir tutum sergiler (The Return, 13:10).

The Return (2003)

Ivan babasının gelişini sorgulamakla birlikte gelen baba figürünün, aile üzerinde otoriter bir tutum sergilemesine anlam veremez. İki kardeş yemek masasında babalarıyla bir yolculuğa çıkacaklarını öğrenirler. Ivan bu durumu hoş karşılamaz. Annesinden bu yolculuğa ilişkin mantıklı bir açıklamaya da ulaşamaz. Andrei ise bu yolculuğu gayet normal karşılayarak babalarının kuracağı otoriteye itaat etmeyi seçer. Çıktıkları bu yolculuk sırasında Ivan babasına karşı açık bir mesafede iletişim kurar. Öyle ki ona baba olarak hitap edemez. Andrei ise babasına karşı oldukça ilgili yaklaşır. Öyle ki onun sergilediği davranışları, henüz oturmamış kişiliğine entegre etmeyi seçer. Yolda mola verdikleri sırada babaları bir yerden haber alır. Çocuklarından arabadaki eşyaları almalarını ve otobüse binerek eve dönmelerini ister. Andrei ise: ” Şelaleye ne oldu?” diyerek babasına sorar. Babası: “Başka sefere!” diyerek yanıtlar. Ivan babasının bu kararı üzerine şunu söyler: “12 yıl sonra mı yani?” babası şaşırır anlam veremez. Ivan söylemine devam eder: “Sen bizi şelaleye götürmeden önce bir 12 yıl daha geçecek dedim. Yanlış bir şey mi söyledim?” diyerek oraya terk eder (The Return, 31:42). Ivan’ın babasıyla arasında geçen bu diyalog, baba figürüne karşı geliştirdiği güvensizlik tutumunu gösteren vurucu bölümlerden bir tanesi olmuştur.

The Return (2003)

Baba sonrasında bu kararından vazgeçerek yolculuğa devam edebileceklerini söyler. Andrei ise babasının bu tutumunu tartışmaya girmeksizin kabul eder. Ancak Ivan, babasının istekleri doğrultusunda hareket etmeyi reddetmekten çekinmeyecektir. Onun için tüm bunlar anlamsızdır. Babasının kendilerine karşı bir sevgi bağının olduğunu düşünmez ve onun tüm bunları neden yaptığını anlamaya çalışır.

The Return (2003)

Ivan yolculuğa devam ettikleri sürede babasının sergilediği sert otoriteye rağmen, babasıyla yüzleşme gücünü bularak üzeri örtülen gerçeklere dair kilit sorguyu başlatabilmiştir: “Neden geldiğini söyle. Neden? Bizi neden peşine taktın? Bize ihtiyacın yok. Sen yokken keyfimiz yerindeydi. Annem ve ninemle! Neden geldin? Bizi neden yanına aldın? Bize neden ihtiyacın var ki? Cevap ver!” (The Return, 49:38). Bu sorguda istediği yanıtı alamaz. Baba, yolculuk sırasında geçirdikleri kamp günleri boyunca çocuklarına karşı koruyucu erdemlerden uzak bir kişilik ortaya koymuştur. Çocukları üzerinde kurduğu emir komuta yöntemiyle onları itaat etmeye çağıran bir tutum sergilemiştir. Bu profilde olan babaya karşı haklı başkaldırıyı oğlu Ivan göstermiştir (Süar Oral, 2018).

The Return (2003)

Babaları, geçirdikleri kamp boyunca birtakım işleri çocuklara yaptırarak onlara karşı üstün bir tutum sergilemiştir. Örneğin: bulaşıkları yıkaması için Ivan’ı görevlendirmiştir. Ivan ise bu görevlendirmenin gerekçesini sorduğunda babası ona haklı bir gerekçe sunmaz. Ivan, verilen görevleri yerine getirmeyerek üzerinde kurulan otoriteye karşı boyun eğmemeyi seçer. Geçirdikleri kamp günleri boyunca Andrei ile birlikte gece yatmadan önce babaları hakkında uzun değerlendirmelerde bulunarak, yanlarında getirdikleri bir deftere sırayla kaydederler. Ivan, bu değerlendirmeler sırasında her seferinde Andrei’e uyarılarda bulunarak babasına karşı duyduğu güvensizlik hissine sağlam dayanaklar üretir.

The Return (2003)

Ivan ve Andrei, kamptaki son günlerinde balık tutmak için tekneyle açıklamak isterler. Ancak Andrei tekneyle açılabilmeleri için babalarından izin almaları gerektiği yönünde bir görüşe sahiptir. Ivan ise bu durumu umursamayarak Andrei’e zaten kürek çekmeyi öğrendiklerini ve onun denetimine ihtiyaç duymadıklarını hatırlatır.

The Return (2003)

Ama Andrei babasından izin almakta kararlıdır. Andrei durumu açıklar ve babalarından izni alır. Yalnız babalarının bir şartı vardır. Andrei’e kol saatini verir ve saat üçü gösterdiğinde burada olmaların ister. İki kardeş bunu kabul eder ve açılırlar. Ivan, saatlerce oltayla balık tutmaya çalışır ancak saat üçü gösterdiğinde henüz ellerinde bir şey olmadığını fark eder. Andrei’e bir yer göstererek balıkların burada olabileceğini söyler ve balık tutmak için biraz daha kalmayı ister. Fakat Andrei geri dönmek konusunda kararlıdır. Daha sonra Ivan bütün sorumluluğu üzerine alarak Andrei’i kalmaları yönünde ikna etmeyi başarır.

The Return (2003)

Bulundukları yerde büyük bir balık tuttuktan sonra dönerler. Kıyıya ulaştıklarında babaları Andrei’e şu soruyu yöneltir: “Saat kaçı gösteriyor?” Andrei geç kaldıkları için Ivan’ı sorumlu tutarak babasından gelen sert tepkiyi hak etmediğini açıklama niyetindedir (The Return, 01:22:00). Baba, soruyu Andrei’e tekrar sorar. Ancak Andrei onun sözlerine itaat ettiğini hissettirerek kardeşi yüzünden geç kaldıklarını söyler. Tüm bu çabaya rağmen beklediği anlayışlı tutumu babası tarafından göremez. Aksine babası ona şiddetini gösterir. O anda Ivan korku halinde onu durdurmaya çalışır. Fakat baba bu durumu umursamaz. Andrei, babasına karşı nefret dolu sözler sarf ederken, korku halindeki Ivan ağlayarak: “Ona dokunursan seni öldürürüm. O kadar kötü olmasaydın seni bir baba gibi sevebilirdim! Senden nefret ediyorum! Bize sakın zarar vermeye kalkma! Bir hiçsin! Sen bir hiçsin!” şeklinde babasına haykırışta bulunur (The Return, 01:23:00). Babası oğlunun bu serzenişine karşı duygulanarak öyle olmadığını ve yanıldığını söyler. Ivan koşarak uzaklaşır ve gözetleme kulesinin olduğu bölgeye gider. Babası onu takip ederek durmasını söyler. Ivan ise yükseklik korkusu olmasına rağmen korku haliyle kuleye tırmanır ve babasına kuleye tırmanırsa atlayacağını söyler. Fakat babası onu ikna etmek için kuleye tırmanır.

The Return (2003)

Tam da kulenin tepesine çıkacakken tutunduğu bir tahta parçasındaki çivi sökülür ve babası kuleden aşağıya doğru düşer. Andrei, aşağıda olanları izlerken babasını bir anda yerde bulur ve şok içinde tepki veremez. Ivan, kuleden aşağıya iner ve Andrei’e korkuyla onun yaşayıp yaşamadığını sorar. Andrei babasının öldüğünü söyler.

İki kardeş geldikleri yolu takip ederek babalarının cansız bedenini taşırlar. Kıyıya yakın bir noktada kayaya çarpsalar da nihayetinde karaya ulaşmayı başarırlar. Ancak bir süre sonra her ikisi de kayığın su almaya başladığını ve babalarıyla birlikte denize gömüldüğünü fark ederler. Andrei, soğukkanlı bir şekilde kıyıdan kayığın batışını izlerken Ivan “Baba!” diye haykırarak kıyıdan oldukça uzaktaki kayığa doğru koşmaya devam eder (Süar Oral, 2018).

The Return (2003)

İki çocuk da babalarının ardından uzun bir süre bakarlar daha sonra çaresiz arabaya binerler. Andrei şoför koltuğuna geçerken, Ivan ise diğer ön koltuğa oturur. Ivan, arabaya binerken Andrei’e üzerinin ıslandığını ve bu durumdan rahatsız olduğunu söyler. Andrei ise tıpkı babasının kendilerine karşı takındığı soğuk ve mesafeli bir yaklaşımla kardeşine üzerini değiştirmesini söyler. Burada iki kardeşin ölüme karşı kayıtsız kalabilme duygusu çok çarpıcıdır.

The Return (2003)

Sonuç

Her ne kadar Ivan babasına karşı nefretinin gerekçesini babasının onu terk etmesi ve 12 sene sonra birdenbire hiçbir açıklama olmadan geri dönmesi üzerine kursa da onu kaybederken ağlayarak haykırmıştır. Bu haklı isyan, artık babasını sevebilme ihtimalini bile kaybetmesinin üzerine doğmuştur.

Spinoza’nın sevgi üzerine incelemesinin bir bölümünde: “Sevgiden kurtulmak imkansızdır. Çünkü o bize değil, sadece ve sadece nesnede bulduğumuz iyiliğe veya yarara bağlıdır. Nesneyi sevmemiz için, onu daha önceden bilmemiş olmamız gerekir. Bu da bize veya özgür seçimimize bağlı bir şey değildir. Zira hiçbir şey bilmiyor olsaydık, biz de kuşkusuz, bir hiç olurduk.” (Spinoza, 2015). Ivan’ın babasını bilemeyişinin getirdiği sorgulayış, kafasında oluşturduğu baba figürünü toplumun otoriter yapısıyla ve bazı mitsel anlamlarla tanımlamaya çalışması, gerçek sevgiye ulaşma ihtimalini isteyişi olarak da yansır. Sonuç olarak filmde birey üzerindeki otoritenin dönüşümü belli bölümlerle incelendiğinde:

Baba Otoritesinin Aniden Ortaya Çıkışı: Babalarının beklenmedik dönüşü, baba otoritesinin bir anda iki kardeşin karşılarına çıkmasına neden olur. Bu durum, iki kardeşin daha önce bu otoriteye alışkın olmamaları ve babalarını tanımamaları nedeniyle şaşkınlık yaratır. Baba figürü, film boyunca bireylerin üzerinde belirsiz ve değişken bir otorite olma özelliği taşımıştır.

Otoriteye Karşı Farklı Tepkiler: İki kardeş, babalarının otoritesine farklı şekillerde tepki verir. Ivan, babasının otoritesini sorgulayan ve onun gerçek niyetini anlamaya çalışan ve otoritenin değişimine karşı direnen bir tutum sergilerken Andrei ise babasının otoritesine itaat eden ve onun kurallarına boyun eğen bir tutum sergiler. İki kardeşin bu farklı tepkileri, otoriteye karşı bakış açılarının nasıl şekillendiğini göstermiştir.

Anne ve Aile İçi İlişkiler: Anne figürü, aile içinde bireylerin üzerindeki otorite dengesini etkiler. Filmde annenin babanın otoritesine itaat etme konusundaki tutumu, çocukları üzerindeki etkiyi yansıtır. Ayrıca Ivan’ın annesine olan sevgisi ve bağlılığı, onun otoriteye karşı başkaldırmasının arkasındaki motivasyonu açıklamıştır.

Otoritenin Şiddeti: Babalarının şiddet kullanma eğilimi, otoritenin değişimini gösterir. Baba figürü, önce otoritesini sözle ifade eder, ardından şiddet kullanarak çocuklarına baskı yapar. Bu, otoritenin nasıl değişebileceğini ve nasıl daha katı ve acımasız hale gelebileceğini temsil eder.

Son Dramatik Olay ve Otoriteye Karşı Tepki: Baba figürünün ölümü son dramatik olaydır ve iki kardeşin bu olaya karşı tepkileri farklıdır. Andrei babasının ölümüne karşı kayıtsız ve soğuk bir tutum gösterirken Ivan ise babasının ölümüne karşı duygusal ve isyan eden bir tutum sergilemiştir. Bu, otoritenin sonunda nasıl etkilenebileceğini göstermiştir.

Filmdeki olaylar, aile içi dinamikleri ve bireylerin otoriteye karşı tutumlarını karmaşık bir şekilde işlemiştir. Babalarının ani dönüşü, otoritenin birey üzerinde etkileyici faktör olduğunu ve bireylerin değişen otoriteye karşı nasıl tepki verdiklerini açıkça göstermiştir. Aynı zamanda bu hikâye, otoritenin çocuklar üzerindeki derin etkisini ve otoritenin zaman içinde nasıl değişebileceğini düşünmeye yönlendirmiştir.


Kaynakça

  • Selin Süar Oral, “Zvaygintsev Sinemasında Kültürel Belleğin Dönüşümü Ekseninde İktidar Olarak ‘Baba’ Figürü: ‘Dönüş’ Filmi Örneği”, 2018.
  • Barış Saydam, “Andrei Zvyagintsev Söyleşisi”, Avrupa Sineması, 2023, http://www.avrupasinemasi.com/2023/07/08/andrei-zvyagintsev-soylesisi/?amp (Erişim tarihi: 20.10.2023)
  • Ceyda Cura, “Andrei Zvyagintsev Filmlerinde İktidarın Temsili Olarak Otorite ve Hegemonik Erkeklik”, Yüksek Lisans Tezi, 2017.
  • Andrey Zvyagintsev, “The Return”, 2003.
  • The Cinematheque, “From Russia with Love: The Cinema of Andrey Zvyagintsev.”, 2019, https://thecinematheque.ca/series/from-russia-with-love-the-cinema-of-andrey-zvyagintsev (Erişim tarihi: 07.10.2023)
  • Benedictus Spinoza,  Kısa İnceleme, (çev. Emine Ayhan), Dost Kitabevi, 2015.
Emine İster
Emine İster
Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünde lisans eğitimini sürdürüyor. Fotoğrafçı ve Sinema ile ilgileniyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz