Perşembe, Kasım 21, 2024

Pablo Picasso: Avignonlu Kızlar Tablosu ve Afrika Maskeleri

-

EDİTÖR:
Meliha Çakır

-

Kübizm ve Picasso: Avignonlu Kızlar

Modern dönem sanatı içinde 1908 yılı itibariyle Picasso ve Braque öncülüğünde izlenimciliğe bir tepki niteliğinde doğan Kübizm, resimde renklerin çizgi ve formun gerisinde kaldığı ve biçimin ise sanatçının öznelliğinde şekillendiği bir sanat akımını oluşturmaktaydı. Hatırlayacak olursak sanattaki natüralist yaklaşımların biçimci yavanlığı, doğadakini olduğu haliyle resmediş anlayışına karşın empresyonistler(izlenimciler) modernin etkisiyle birlikte sanatçı merkezli sanat anlayışını benimsemişlerdi.Burada adeta sanatçının gözünün saydam tabakasına düşen ışığın ve kırılmaların neticesinde görmeye kadar uzanan süreçte öznedeki izlenimler resmin ana karakterini oluşturmaktaydı.

Modern dönem etkisinde gelişen Kübizm’de ise, aklın temel alındığı bu atmosferde duyuların izleniminden ,düşüncenin sınırlarında sanat yapmanın imkanlarına yer verilecektir. Burada ön plana çıkan yaklaşım, biçimin olanaklarına dair bir arayış çabasını içermekte ve zenginleştirmekteydi. İki boyutlu resmediş , perspektifin olmaması gibi biçimsel değişiklikler resimlerde ön plana çıkar. Nitekim Picasso’da, hiçbir biçemi olmadığını ve onu asla başka bir zamanda aynı yerde bulamayacağımızı söyleyerek, bize zamanla olan ilişkisinin silik bir metaforunu da verir. Sanatçının mekanla olan ilişkisi ise eserlerinde malumdur. Resimlerindeki geometrik stil natüralist yaklaşımdan bir uzaklaşma ve soyutlaşmadır adeta.Nasıl mı? Söz ettiğimiz gibi natüralist anlayış nesnesinin doğal yapısını bozmadan onu adeta birebir kopya ile temsil ederken, geometrinin şekillerinin ise bize kendisini hiç de doğada nesnesiyle sunmadığını biliriz.Sözgelimi bir üçgenin bize idea olmaklıktan önce doğada bir ousia (öz) olarak verildiğini söyleyemeyiz. Bu şekiller düşüncenin sınırları içerisinde var olan soyut biçimlerdir. Üstelik empresyonist perspektiflilikte biz resmi sanatçının perspektifi itibariyle görmekteyizdir.Ancak Picasso eserlerinde bize nesnelerini çok boyutlu bir perspektiflilikte sunar. Kendi sanatı içerisinde heykelden, resime yaptığı eserlerinde biçime adeta özel güçler kazandırırken 1907 de yaptığı “Les Demoiselles d’Avignon” ya da bilinen adıyla “Avignonlu Kızlar” adlı eseri daha önce Kübizm olarak anılmayan sanatın başlangıcını oluşturacaktır. Barcelona’da Calle d’Avignon’da bulunan genel evden adını alan yaklaşık olarak altı metrekarelik bir tuvale yağlı boya olarak yaptığı resmini 1907’de atölyesinde tamamlamıştır.

Öte yandan Avignon’da yaşayan fahişe kadınlar olduğu düşünülen kadın figürlerinin biçimselleştirilmesinde mekan algısındaki parçalanmış etki, geometrik çizgilerle yapılan keskinleştirmeler içeriğin kendini tanıtmasına izin vermemektedir. Bu adeta parçalara ayrılan bir camın tekrar birleştirilmesinin izi gibidir. Boyut algısından derinliğin çekip alındığı hissi mavi tonların hakim olduğu noktalarda tam anlamıyla kendini doğrulayamasa da neredeyse fark edilen sadece yüzeydir. Bu durum resmin biçim yapısının dikkat çekiciliğinde seyircisini anlamın gerisine çeker görünür. Bütünlüklü bir anlamı yakalayamayan zihne kendini biçimin zengin tekniğiyle dayatmaktadır. 

Afrika Kabile Maskelerinin Picasso’da Etkisi

Öncelikle Picasso’nun önsel eserlerinden bu eserine geçişe dair bir işaret olmaması Kübizmin doğuşunu simgeleyen eseriyle aynı yıllarda Afrika sanatına olan ilgisiyle birlikte ele alındığında aralarındaki ilişkiyi güçlendirmiş görünür.Öte yandan ruhaniyeti korumak amaçlı yapılan maskelerin özgür stilleri reprodüksiyona bir alternatif oluşturmakla hayal gücüne kapı aralamaktaydı.Picasso’nun eserlerine de yeni bir ruhaniyet katmaktaydı.Nesnesiyle bütün ve birlikli bir yaşam algısına sahip kabile insanının ,kendi dışındakiyle ilişkilenme biçimi modern sanat için yeni bir bakış oluşturdu.

İfadenin gücünü esere okutmak isteyen Picasso’da maskelerin geometrik şekillenişiyle algı düzeyindeki gerçekliğin de ötesinde bir soyutlamadan söz etmek gerekir. Bir yandan dış dünyaya karşı duyulan ilgisizliği temsil eden natüralizme bir soyutlama(ki besinini bu dünyadan alır) öte yandan da maskenin temsil ettiği birlikli, bütünlüklü, tek ruhlu bir fenomenal alana geometrik hayalcilikle(kaynağını algı yaşantısından alır) yapılan soyutlama başka bir zıtlığı doğurur. İlkel insanın “kendiliğinden şey” kavrayışında derinlik ve uzay algısından kopmuş figürler bizi uzay sayıltımızdan özgür bir bakışa davet ederken, maskelerin keskin biçimselliği ise doğaldan kopmuş olanın da tekrar bir zihin dolayımıyla soyutlanışını bizlere verir.

Maske takmış görünen suratlar, kabile maskelerinde olduğu gibi ifadesiz ve donuk görüntünün ardında derinlikli bir ürperti uyandırır. Ayrıca klasik sanatın ideal güzellik anlayışına ilkel bir yanıt niteliği taşımaktadır. Bu aynı zamanda bir öte okumayla, güzel ve hatta insan olmayan olarak çerçevelenip batılılar tarafından sirklerde, gösterilerde kullanılan Afrika halkının, Avignon’da genelevde çalışan bir kadın olması koşulunda estetik unsur olarak görülebileceğinin ikiyüzlü yanlılığının yansımasıdır .Onlar ancak egzotik olana olan fanteziyle birlikte insan olmakla onurlandırılabilirler.

Eserindeki Kadın İmgeleri

Picasso’nun eserlerinde biçim üzerinden anlam avını daha keskin bir görüş olarak kabul edebiliriz. Renklerden söz edecek olursak renklerin kullanımı bu kadınların siyah tenli olduğunu düşündürür. Bu maskeli figürlerin hemen yanında bulunan üç nü ise derinlik perspektifinden arındırılıp alanlar arası geçiş renk değişimleri ile sağlanmaya devam eder.Ağırlıklı olarak kullanılan kırmızı ve turuncu renk tonları resme tezat bir soğukluk katarken resimdeki kadınların dik ve donuk bakışlarının karşısında kalan seyirci ise bir bakıma Avignon’da bir müşteri sıfatındadır. Yeniden biçimlenen formlarıyla sol taraftaki üç nü figür şehvet duygusu uyandırmayan bir teşhiri belli belirsiz bir ifadeyle okutma gücünü bu bakışlarıyla vermektedir.Diğer taraftaki nü kadınların feminen ve alımlı duruş sergilemeleri de modern dönem kadınınadair çekicilik beklentilerine yanıt verilirken , Afrika kadınının arkaik doğallığından uzaklaşmayla yan yana verilişi ise kendi kadın olma deneyimlerinden uzaklaştırılmayı sergiliyor görünür. Bu yeni bir anlamın biçimde kompozisyonlaşmasını ifade eder. 

Resim ayrıca sağdaki iki Afrikalı figür ile ortada bulunan benzer iki figürü birbirinden ayıran hayali ince bir çizgiyle ayrılmıştır. Aynı bölünme resmin sağ tarafındaki tek bulunan figür içinde geçerlidir. Bu ayrım çizgileri üç bölümün her birinin başka bir mekanı yansıttığı ve öylece mekanların birleştiği hissini verir. Danto bu ayrımın anlam içeriksel olduğunu düşünür ve tablonun sağından soluna doğru Freud’un id,ego,süperego şemasına uygun vahşi fahişeler, zarif fahişeler ve Parisli bir genç kız olarak niteler.

Tablodaki natürmort(bir kase meyve) kasesi bir iç mekanın sembolize ederken, perdelerde ise soğuk renklerin yüksek kontrastlı oluşu çarpıcı kılınmıştır.Kullanılan renk ve tonların forma düz bir şekilde doluluk vermesi ve kadınların kaba, keskin ve devasa boyutları onlara bir heykel havası verir. Gerçeğin anlatım biçimi gerçekten anlatılmak istenene dönüşmüştür.Böylece Picasso eseriyle birlikte kendi algısını ,yaşadığı sosyal, psikolojik deneyimlerini ,sanatındaki yeni fikri etkileri bize bir tablo içinde verirken yine de onu eserinde bulup yakalamak, kuşatmak zengin zihin dünyasının derinlerinde sezinlemek beyhude görünmektedir.


Kaynakça

  • Danto, A. C. (2021). Sanat Nediristanbul:Sal yayıncılık.
  • Worringer, w. (2017). Soyutlama ve Özdeşleyim, istanbul: Hayalperest yayıncılık
  • Kaplanoğlu, L. (2009). Picasso’nun ‘Avignonlu Kızlar ’ Adlı Eserinde Biçim -İçerik İlişkisi. Dergipark. Sayı:23. Yıl:2009. s.179-195
  • DAĞLI, Ş. Z. (2022). Picasso’nun Sanat Pratiğinde Primitivizm Etkisi. International Academic Social Resources Journal, 640-642.
Meliha Çakır
Meliha Çakır
1994 yılında Giresun'da doğdu. 2016 yılında Temel Yoga Egitmenlik Eğitimi aldı. Bu tarihten itibaren Budist felsefe ile ilgilenmeye basladi. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Felsefe Bölümü nde lisans eğitimine devam etmektedir. Friedrich Nietzche, A.Schopenhaur,Heidegger,Merleau-Ponty, Edmund Husserl ilgilendiği filozoflardandır. İlgilendiği alanlar : Normatif Etik, Varolusculuk, Bilgi Felsefesi,Zihin Felsefesi, Fenomenoloji,Estetik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz